Tüm dünyada köpekbalığı yüzgeci ticaretini önlemek için çalışan OCEANA’nın 2010 yılı Mart raporuna göre, Hong Konglu firmalar 2008 yılında 10.000 ton köpekbalığı yüzgeci ithal ettiler. Bu rakam 200.000 ila 500.000 ton köpekbalığına eşdeğer. Sadece yüzgeç toplamak için ziyan edilen yaşamın miktarını düşünebiliyor musunuz? Tüketimin başlıca adresi olan uzakdoğu ülkelerine dünyanın her yerinden yüzgeç akıyor. Yüzgeç hasadı dünyanın birçok ülkesinde “yasadışı” ilan edilmiş olsa da, raporda bu ticarete az ya da çok karışan 87 ülkenin adı geçiyor.
Yasadışı ticaretin başlıca rotalarını belirlemek için kollarını sıvayan yüzgeç dedektifleri, ipucu ararken en gelişmiş genetik yöntemleri kullanıyorlar. Stony Brook Üniversitesi’nden Demian Chapman, türlerin genetik stok kimliklerinin tespitinde sıkça kullanılan mitokondrial DNA’yı, pazardaki yüzgeçlerin kaynağını ele veren bir parmak izi olarak tanımlıyor (Kaynak: Endang. Species Res. 2009.doi:10.3354/esr00241).
Hong Kong’da pazarlanan yüzgeçlerin peşine düşen Chapman ve ekibi, çeşitli tedarikçilerden topladıkları yüzgeçleri mitokondrial DNA taramasından geçirdiler. Uluslararası Vahşi Yaşamı Koruma Birliği (IUCN) tarafından “nesli tehlike altında” olan bir köpekbalığı türü olarak değerlendirilen Sphyrna lewini türü çekiçkafalı köpekbalığının, Hong Kong piyasasında yüzgeçleri en fazla alınıp satılan türlerden biri olduğunun ortaya çıkması, araştırmanın tüyler ürperten sonuçlarından sadece biriydi. Her yıl 1 ila 3 milyon arasında değişen sayıda Sphyrna lewini’nin sırf yüzgeçleri için katledildiğini belirten Chapman’a göre, köpekbalıklarının sayısı kadar avlandıkları yerler de endişe verici. Mitokondrial DNA analizi, Hong Kong’da satılan Sphyrna lewini yüzgeçlerinin %21’inin, türün güya koruma altında olduğu batı Atlantik sularında avlanan köpekbalıklarından koparıldığını gösterdi. Ne yazık ki yasalar bile bu yasadışı kanlı ticareti önlemede güçsüz kalıyor.
Kurutulmuş yüzgeçlerin peşine düşen Chapman ve ekibinin aksine, bir başka yüzgeç dedektifi olan İngiliz araştırmacı Hoelzel, çorbadaki ipuçlarını takip ediyor. Pişme ya da diğer malzemelerle karışma sonucu bozulan DNA’yı incelemek için, fosil örneklerinden DNA çıkarmada kullanılan yöntemleri deneyen Hoelzel’in çabası olumlu sonuç verdi. Analiz sonuçlarını 2001 yılında Conservation Genetics dergisinde (cilt 2, sf: 69-72) yayımlayan İngiliz yüzgeç dedektifi uyguladığı yöntemi çorbadaki köpekbalığını yakalamak olarak tanımlıyor. Beslenme takviyesi ve vitamin ürünleriyle ülkemizde tanınan bir markanın da aralarında bulunduğu çeşitli firmaların ürünlerine DNA analizi yapan Hoelzel, çorba ve köpekbalığı kıkırdağı haplarında çoğunlukla Sphyrna lewini ve Cetorhinus maximus DNA’sına rastladığını belirtiyor. Çorbadan çıkan sonuçlar hiç içaçıcı değil. Keyif için, daha sağlıklı bir yaşam için ya da sırf meraktan tüketilen ürünler, var olmakla yok olmak arasında bocalayan kırılgan yaşamların DNA’larıyla dolu. Çorbayı iştahla kaşıklayan kaç kişi, acaba köpekbalıklarının neslini yudum yudum tükettiğinin farkındadır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder