Bu dünyada kendimi en mutlu ve en özgür hissettiğim yerin adını verdim oğluma. Derin, sonsuz mutluluk kaynağım, derinlikler de öyle... Dipsiz bir huzur kuyusu, içine düşmekten hiç korkmadığım.
İşte yine boşlukta düşüyorum. Loş bir aydınlık sarıyordu çevremi başta, o da hızla kayboldu, söndü gitti. Boz, bulanık dip hayal meyal akıp gidiyor altımda. Bir ara omzumun üzerinden, bembeyaz bir ışık çizgisi karanlığı delip geçiyor. Bir başkası onu izlemekte gecikmiyor. Her ışık çizgisinin gerisinde, derin karanlıkta süzülen bir gölge var.
Güneş yabancısı bu dünyanın, sanki hiç doğmamış gibi buralarda. Önümüzde ucu bucağı belli olmayan bulanık bir karanlık var. Derinlik arttıkça, giderek koyulaşıyor. Aydınlığa o kadar aç ki, fenerlerimizin güçlü ışığını bir çırpıda yutup yok ediyor. Işığı emen bir karanlık var derinlerde.
***
Omuz askılarıma taktığım dekompresyon tüplerimi kontrol ediyorum. İkisi de yerli yerinde. Karadayken eklemlerimi sızım sızım sızlatan ağırlıktan eser kalmadı. Suyun kaldırma gücü denge yeleğindeki havayla birleşince, yerçekimi hükmünü yitirdi yüzeyin 50 m altında.
Ait olduğum dünyadayım artık. Derin’likte, Özgür’lüğü ve mutluluğu buluyorum. Derin ve Özgür... Oğlumun ve karımın isimleri... Birini ben seçtim, diğeri derin karanlıkla paylaşacağını bile bile beni seçti!
Oğlumun göbek bağını denize gömmek istediğimde, Özgür hiç itiraz etmemişti. Derin, adını aldığı derinliklere göbeğinden bağlı. Aslında aynı şey tüm kara insanları için geçerli! Yaşam suda başlamadı mı? Hepimiz az çok göbekten bağlı değil miyiz derinlerdeki yaşama? Köklerimiz derinlere uzanıyor. Aldığım her nefesin değeri var burada. Yavaşça, sakince nefes alıp vermek, yaşamak demek. Derin’lerde Özgür’ce yaşadığımı hissediyorum ve böyle yaşamak beni mutlu ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder