Meraklı ve sadık kikla balıkları da boğazın
ve Marmara’nın gediklilerindendir.
Sizle karşılaştıklarında ilkin kaçmaya
yeltenseler de sonradan sakinleşir ve hafifçe yanınıza sokulurlar. Kocaman
gözlerinden saçılan ürkek bakışlarla sizi tepeden tırnağa süzer ve tanımaya
çalışırlar.
Yaşanan onca çevre felâketine rağmen
İstanbul’u terketmemişlerdir. Sırf bizi balıksız bırakmamak için hâlâ sabırla
katlanırlar vurdumduymazlığımızın sonuçlarına.
***
Aramızdaki yakınlık yıllarca önce başladı.
İstanbul kıyılarında denizi tanıyan, balık tutma hevesiyle okuldan kaçan çoğu
yumurcak gibi ben de allı morlu, mavi menevişli kiklalara dikmiştim gözümü.
Yorgan ipliğinin ucuna bağladığım bükülmüş
toplu iğneden oltama yem diye midye takar ve beklemeye başlardım Bostancı
kıyısında.
Artık ben mi beceriksizdim yoksa kiklalar
mı çok akıllıydılar, elim boş süklüm püklüm dönerdim eve.
Gökkuşaklarının bulaştığı sevimli kiklaları
o günlerden beri çok severim.
***
Symphodus tinca, boğazda ve Marmara’da yaşayan
en iri kikla türüdür. Uzunluğu yarım metreyi ve ağırlığı 3-4 kiloyu bulabilir.
Çimen yeşili derisindeki desenleriyle derinlerde adeta bir renk cümbüşüdür.
Yuvalanmaya uygun kovukların bulunduğu
kayalıklarda, dalgakıranlarda, iskele bacaklarının arasında, batıklarda mutlaka
karşınıza çıkar. Diz boyu sularda da rastlanır, alacakaranlık derinliklerde de.
İstanbul’un renkli siması S. tinca bugüne
kadar yüzlerce kez karşıma çıktı ve en olmadık yerlerde dalışlarıma renk kattı.
***
İsminin tam karşılığı göz benekli (ocellus)
kikla olan Symphodus ocellatus, İstanbul denizlerinde yaşayan bir başka kikla
türüdür. Bu ismi, yeşil yanaklarının üzerindeki mavi-pembe halkalardan alır.
Doğa bu sevimli balığa sade bir yüz makyajı
yapmakla yetinmiş ve vücudunun geri kalanını sarımsı yeşilin tekdüzeliğine
bırakmıştır.
İlk türün aksine daha sığ sularda yaşamayı
tercih eder. Uzunluğu 20 santimi pek geçmez. İrikıyım akrabasının aksine
kovuklardan çok deniz yaşamının arasına karışmayı tercih eder. Sünger ve
yosunlarla kaplı taşlıklarda pineklemeye bayılır. Yuvasına bağlıdır ve kolay
kolay terketmez.
***
Aslen yine bir kikla olan Symphodus roissali’ye
çırçır balığı dendiği de olur.
Karışık renkli bir balık olmasına rağmen,
vücudunun yanlarında sırta doğru belirginleşen siyah lekelerle yüzgeçlerindeki
kırmızılıklar gözden kaçmaz.
İlk iki tür genellikle yalnız başlarına görülürken
çırçır balıkları çok kalabalık olmayan gruplar halinde gezinirler.
Kikla türleri içinde en meraklı olanıdır.
Dibine kadar sokulduğunuz da bile yerinden pek kıpırdamaz. Geceleri iyice
sakinleşen çırçır balıkları, çoğunlukla samimiyetin, sokulkanlığın kurbanı
olurlar.
***
Labridae ailesinin üyesi olan kiklalar
Akdeniz’den Ege’ye, Marmara’dan Karadeniz’e kadar tüm kıyılarımızda yaşarlar.
Ailenin bir başka üyesi olan gün balığı
(Coris julis) kiklalarla akrabadır. Nispeten daha ince ve uzun bir balık olan
gün balığı şeklen kiklaya benzemese de yaşamı en az onunki kadar renklidir.
Kikla ve gün balığı için renksiz bir yaşam
düşünülemez. Rivayete göre sultan II. Mahmud renklerini çok sevdiği için kikla
veya gün balığı avlayıp huzuruna getiren balıkçıları altınla ödüllendirirmiş.
Sultanlara layık renkleri uğruna harcanan
hazineleri fazlasıyla hakediyorlar. Derinlerdeki yaşam hazinesinin en nadide
parçaları arasında onların altın değerinde renkleri de var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder