23 Şubat 2011 Çarşamba

ADALAR DENİZİ - FARKLI DÜNYALAR 2

Adalar denizinin güneyinde dipsiz bir karanlık gibi derinlerde kaybolan Çınarcık Çukuru, Prens Adaları ekosistemini canlı tutan önemli bir yaşam kaynağıdır. Eğer Çınarcık Çukuru’nun suları boşalsaydı, başınız dönmeden dibine bakamazdınız. 1300 m’yi aşan derinliğiyle bu karanlık kuyu, güneşe yabancı yaşamların yuvasıdır. Derin karanlıktaki güvenli yuvalarından ayrılarak, ara sıra adalar denizinin sığlıklarını ziyaret eden konuklar arasında, bozcamgöz (Hexanchus griseus) ve domuz köpekbalığı (Oxynotus centrina) da var.

İstanbul’un iki yakasını biraraya getirmek için inşa edilen tüpgeçidin molozu, inşaatın başından beri Çınarcık Çukuru’na boşaltıldı. Yıllarca kıyı dolgularıyla katlettiğimiz adalar denizinin en derin noktası da çöplerimize hedef olmaktan kurtulamadı. Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) denizaltındaki devamı olan Çınarcık Çukuru, 17 Ağustos 1999 depremini izleyen yıllarda yürütülen bir dizi derin deniz araştırmasında tüm bilinmeyenleriyle masaya yatırıldı. KAF’ı incelemek için derin Marmara’ya dalan sualtı araçlarının çektiği görüntüler, adalar denizinde yaşamın 1000 metreden daha derin sulara kadar yayıldığını kanıtladığında bile, Çınarcık Çukuru’na moloz boşaltmaya devam ettik. Doğa insanoğlunun çıkarları karşısında bir kere daha yenik düşmüştü. Bozcamgöz ve domuz köpekbalığının çukurun çamurla kaplı diplerinden adaların kayalık kıyılarına yaptıkları yolculuk, derin Marmara ile adalar denizi arasında kurulmuş olan yaşam köprülerinden sadece biri. Çınarcık Çukuru’ndan ada sahillerine uzanan çamurlu yamacı yavaş yavaş tırmanan her canlı, derinden gelen yaşam akıntısının değerli bir parçası.

Adalar denizinin sınırları iki farklı dünyayı ayırmakla kalmaz, canlıların yerleşimlerine uygun olan alanların sınırlarını da belirler. Prens Adaları kıyılarına yerleşen canlılar kaya ve çamur arasında seçim yapmak zorundadırlar. Canlıların tercihlerine ve ortam koşullarına göre şekillenen bu seçim aşaması, bazen kolayca, bazen de zar zor ilerleyen bir uyum sürecidir. Prens Adaları’nın yerlisi türlerle adalar denizine yeni gelenler arasında yaşam alanları için verilen mücadele devam ederken, çıplak kayalar yaşamla renklenir, çölü andıran çamurda yaşamın kıpırtıları göze çarpar. Adalar denizine düşen irili ufaklı her kaya parçası, konserve kutusundan batık gemiye kadar denize yabancı her nesne, yerleşik yaşayan deniz omurgasızlarına tutunma zemini sağlar. Dalgaların altındaki dünya kendi doğallığına ait olmayan tüm görüntüleri zamanla gizler, yok eder. Yaşamın renkleri cansız yüzeyleri örterken, dipte ne zaman sona ereceği belli olmayan bir canlanma süreci yaşanır. İnsanın yıkıcı müdahaleleri olmadığı zaman bu canlanma sonsuza kadar devam edebilir. Cansız yüzeylerin üzerine yerleşen her yaşam parçası, bir sonraki canlının yerleşmesi için gereken zemini hazırlar. Bir zamanlar ölü olan taşlar, batıklar ve insanların savurup attığı, dibe oturmuş her nesne kat kat biriken yaşamlarla yavaş yavaş canlanır. (Devamı var)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder