İnsanı kışkırtan, kanını kaynatan bir duygudur derinliğe bağlanmak.
Dalmaya ilk başladığım günden beri esiriyim onun. Aşk, sevgi, nefret gibi, sıradan insana has duygularla tanımlamayı ne kadar denesem de bir türlü beceremediğim, hiç bir duygusal kalıba uymayan, içimde en derinlere kök salmış bir duygu...
Ne zaman derin karanlığı düşlesem karıncalandığımı hissederim. Derin sulardan uzak kalmanın yarattığı yoksunluk hissi, derinlik bağımlılığını besleyen, onu her an canlı tutan en güçlü his.
Zamanında birçok kez içimden söküp atmak istedim bu duyguyu ama başaramadım. Beni ben yapan, içimde iyi olan ne varsa bu duygunun enerjisiyle yaşıyor gibi.
Dalmaya ara veren, karanlığın çağrısına kulak tıkayan, derin sulardan uzaklaşan ben, sanki ben değilim.
Kendim olmak, kendimi bulmak için derin karanlığa karışıyorum. Ruhumu geri kazanıyorum derin karanlığın yüreğinde.
Burada olabildiğince uzun zaman geçirebilmek için, derindeki sığınağımın zorlu koşullarına keyifle katlanıyorum her seferinde. Derindeki mutluluğu hak etmenin bir bedeli var.
Ruhumu kazanmak, kendim olmak, derindeki mutluluktan ve hikâyelerden payıma düşeni alarak geri dönmek için keyifle ödediğim bir bedel.
İnkâr etmiyorum, ben bir derinlik sarhoşuyum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder