Uzunca bir süre köpekbalıkları hakkında yazmamaya karar
vermiştim. Yirmi yıldır aynı konu üzerinde kafa patlatınca ister istemez biraz
bıkkınlık geliyor insana. Bu duyguyla köpekbalıklarını bir süreliğine rafa
kaldırmak iyi olur diye düşündüm.
Olmadı, yapamadım...
Tam, oh be rahatladım derken, deniz yaptı yapacağını;
bohçasından bulup buluşturdu ve yine önüme koydu ilginç bir konuyu hadi yaz
diye...
Yeminimi kaçıncı kez bozduğumu artık Allah bilir, ben
unutalı çok oldu...
***
İki hafta önceydi. Ulaş’la (Oyal) Ahırkapı’ya gitmiştik.
İsteksiz haftasonlarımın kaçamak yeridir orası. Yorulmadan, evden çok
uzaklaşmadan, İstanbul’un göbeğinde dalmak istediğimde soluğu çoğunlukla Ahırkapı’da
alırım.
Balıkçıların ve midyecilerin bilerek ya da bilmeyerek dipte
bıraktıkları ıvır zıvırları karıştırmak, yıllar önce sökülmüş, parça parça
edilmiş bir batığın kalıntılarına yuvalanmış balıkları ve açıktaki yalnız
istakozu ziyaret etmek bana dinginlik verir, yeni haftaya arınmış bir zihinle
başlamamı sağlar.
Bana huzur veren Ahırkapı’nın ara sıra keyfimi kaçırdığı da
olur.
Mesela geçen sene eylül ayında kıyıda rastladığım ölü
bozcamgöz, keyifli bir dalıştan geriye kalan tek can sıkıcı anıydı (bkz. Sabah sabah bozcamgöz).
Uzunluğu hemen hemen 4 metreydi. Öldürülmüş, beline bir ip
bağlanıp denize atılmıştı. Tükenme tehlikesi sınırında gezinen bir tür olması ya da
Marmara’nın derinlerinde süren yaşamdaki rolü öldürülmesine engel olamamıştı.
***
Ne demiştim, iki hafta önceydi. Ahırkapı’da sahil duvarının
biraz açığında geziniyordum. Paslanmış sac plakaların altında ne var diye
bakınırken, bulanık suda hayal meyal seçebildiğim kalabalık yengeç öbeği gözüme
takıldı.
Bakmak için biraz yaklaşınca çoğu kaçıştı ve altta kalan
manzara böylece ortaya çıktı.
***
Yassıada’da, Sivri’de ya da Neandros’ta dalanların eğer
şanslı günlerindeyseler karşılaştıkları, çoğu zaman tembel tembel gezinen
zararsız bir canlıdır domuz köpekbalığı. Küt burnu, tombul gövdesi ve iki tane
kocaman sırt yüzgeciyle, çifte yelkeni olan yayvan bir kayığı andırır. Sırt
yüzgeçlerinin ortasından birer tane sivri diken çıkar...
Yengeçlerin didikledikleri cansız bedenin de bir domuz
köpekbalığı olduğunu yine bu dikenler sayesinde anladım.
Yakalanmış, belki ağda çırpınırken ölmüş belki de teknenin
ıslak güvertesinde öldürülmüştü. Ahırkapı’da fırlatılıp atılmıştı denize,
gerisin geriye...
***
Bilmem söylememe gerek var mı, domuz köpekbalığı da tükenme
tehlikesi sınırlarında geziniyor. Dünya Türleri Koruma Birliği tarafından
yapılan en son değerlendirmeye göre, bırakın aşırı avcılığı, dengeli avcılıktan,
hatta hedef tür olmadığı halde tesadüfen avlanmaktan bile zarar görebilir.
Domuz köpekbalığı Marmara’nın derin sularını sık sık ziyaret
etmemin en güzel nedenlerinden biridir.
Kana susamış köpekbalığı tarifi ona kesinlikle yakışmıyor.
Marmara’nın derinlerine değer katan bu canlının ölüsünü görmek keyfimi
kaçırıyor.
***
Yıllar önce Neandros adasında objektifime takılan domuz köpekbalığını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder