2 Kasım 2012 Cuma

DERİNLERE DEĞER KATMAK...


Uzunca bir süre köpekbalıkları hakkında yazmamaya karar vermiştim. Yirmi yıldır aynı konu üzerinde kafa patlatınca ister istemez biraz bıkkınlık geliyor insana. Bu duyguyla köpekbalıklarını bir süreliğine rafa kaldırmak iyi olur diye düşündüm.

Olmadı, yapamadım...

Tam, oh be rahatladım derken, deniz yaptı yapacağını; bohçasından bulup buluşturdu ve yine önüme koydu ilginç bir konuyu hadi yaz diye...

Yeminimi kaçıncı kez bozduğumu artık Allah bilir, ben unutalı çok oldu...

***

İki hafta önceydi. Ulaş’la (Oyal) Ahırkapı’ya gitmiştik. İsteksiz haftasonlarımın kaçamak yeridir orası. Yorulmadan, evden çok uzaklaşmadan, İstanbul’un göbeğinde dalmak istediğimde soluğu çoğunlukla Ahırkapı’da alırım.

Balıkçıların ve midyecilerin bilerek ya da bilmeyerek dipte bıraktıkları ıvır zıvırları karıştırmak, yıllar önce sökülmüş, parça parça edilmiş bir batığın kalıntılarına yuvalanmış balıkları ve açıktaki yalnız istakozu ziyaret etmek bana dinginlik verir, yeni haftaya arınmış bir zihinle başlamamı sağlar.

Bana huzur veren Ahırkapı’nın ara sıra keyfimi kaçırdığı da olur.

Mesela geçen sene eylül ayında kıyıda rastladığım ölü bozcamgöz, keyifli bir dalıştan geriye kalan tek can sıkıcı anıydı (bkz. Sabah sabah bozcamgöz).

Uzunluğu hemen hemen 4 metreydi. Öldürülmüş, beline bir ip bağlanıp denize atılmıştı. Tükenme tehlikesi sınırında gezinen bir tür olması ya da Marmara’nın derinlerinde süren yaşamdaki rolü öldürülmesine engel olamamıştı.

***

Ne demiştim, iki hafta önceydi. Ahırkapı’da sahil duvarının biraz açığında geziniyordum. Paslanmış sac plakaların altında ne var diye bakınırken, bulanık suda hayal meyal seçebildiğim kalabalık yengeç öbeği gözüme takıldı.

Bakmak için biraz yaklaşınca çoğu kaçıştı ve altta kalan manzara böylece ortaya çıktı.

***

Yassıada’da, Sivri’de ya da Neandros’ta dalanların eğer şanslı günlerindeyseler karşılaştıkları, çoğu zaman tembel tembel gezinen zararsız bir canlıdır domuz köpekbalığı. Küt burnu, tombul gövdesi ve iki tane kocaman sırt yüzgeciyle, çifte yelkeni olan yayvan bir kayığı andırır. Sırt yüzgeçlerinin ortasından birer tane sivri diken çıkar...

Yengeçlerin didikledikleri cansız bedenin de bir domuz köpekbalığı olduğunu yine bu dikenler sayesinde anladım.

Yakalanmış, belki ağda çırpınırken ölmüş belki de teknenin ıslak güvertesinde öldürülmüştü. Ahırkapı’da fırlatılıp atılmıştı denize, gerisin geriye...

***

Bilmem söylememe gerek var mı, domuz köpekbalığı da tükenme tehlikesi sınırlarında geziniyor. Dünya Türleri Koruma Birliği tarafından yapılan en son değerlendirmeye göre, bırakın aşırı avcılığı, dengeli avcılıktan, hatta hedef tür olmadığı halde tesadüfen avlanmaktan bile zarar görebilir.

Domuz köpekbalığı Marmara’nın derin sularını sık sık ziyaret etmemin en güzel nedenlerinden biridir.

Kana susamış köpekbalığı tarifi ona kesinlikle yakışmıyor. Marmara’nın derinlerine değer katan bu canlının ölüsünü görmek keyfimi kaçırıyor.

***

Yıllar önce Neandros adasında objektifime takılan domuz köpekbalığını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder