Aslında basit bir heves olarak başlamıştı yıllardır keyifle
sürdürdüğüm şişe arayışı. Hemen her dalgıcın
gönlünde yatan aslandır, ufak
çaplı bir maceranın beraberinde dipte değerli bir şeyler bulmak. Hoş, en basit
haliyle bile dalış başlı başına bir maceradır, suyun altındaki her kayboluş
sonu belli olmayan bir serüvendir ya, zamanla yetmemeye başlar. Derinlerde
alınan her nefes sıradanlaştıkça dalgıç da başka hikâyelerin peşine düşer.
Bana gelince, dalışa başladığım ilk günden beri dipten
sürekli bir şeyler topladım durdum.
Önceleri bir salyangoz dalgıcıydım. Nargile kayıklarında
geçirdiğim onca zaman içinde ne kadar salyangoz topladım artık Allah bilir. Bu
macerayı size daha önce de anlatmıştım, burada tekrar etmeye gerek yok. Merak
edenler yandaki yazıya bakabilirler: (bkz. Damdan Düşer Gibi Dalgıç Oldum)
Sonra mercan dalgıçlığı başladı. Fakat bu sefer para için
değil, bu değerli canlıların yaşam hikâyelerini ortaya çıkarmak için başlatılan
bilimsel projeler çerçevesinde derinlere dalıp gitmiştim (bkz. Alacakaranlıkta Gezinmek).
Dedim ya başından beri hep bir şeyler topladım dipten, bazen
keyif için bazen de geçimimi sağlamak için. Sağ
olsun bugüne kadar deniz hiç eli
boş çevirmedi beni, az ya da çok artık o gün kısmetimde ne varsa, hep filem
dolu uğurladı. Bugüne kadar topladıklarım hep tabiat ananın elinden çıkmış
şeylerdi. Canlıları denizden koparma hevesim zaten uzun zamandır azalmış hatta
hiç kalmamıştı. Acaba ne arasam ne çıkarsam derken içimdeki toplayıcı bir kez
daha dürttü beni. Dipten canlı olmayan bir şeyler toplamanın vakti artık
gelmişti.
***
Çok değil beş sene önce bir Eylül akşamı evde tek başıma
“The Deep” filmini kimbilir kaçıncı kez
seyrediyordum. Hani iki tatilci balıkadamın Karayiplerde bir batığa dalarken dipte bir takım ıvır zıvır bulmaları ile başlayan ve derken altın, morfin, kan, barut ve bolca aşkla harmanlanmış serüvenlerinin anlatıldığı 1977 yapımı film var ya, belki yüz defa seyrettim ama hâlâ her seferinde bıkmadan izlerim. DVD aşındı neredeyse...
İşte o filmi seyrederken aklımdan şöyle bir geçti:
“acaba boğazda dalarken etrafıma biraz daha dikkatle baksam eski şişeydi, çatal
kaşıktı bir şeyler bulur muyum acaba?” Kaç asırlık şehir, kimler gelmiş kimler
geçmiş, her biri bir şey düşürmüş, dökmüş ya da fırlatıp atmış olsa ohooo dipte
neler birikmiştir neler...
Fikrimi bizim tayfaya açınca Osman (Yazla) ağabey cevabı
aynen yapıştırdı: “koçum o kadar uzun boylu aramana gerek yok, istediğin eski şişeler nerede var ben biliyorum...” Bu konuşmanın üzerinden daha birkaç gün geçmeden soluğu nasıl Ahırkapı’da aldığımızı ve eski şişe toplama maceramızın nasıl başladığını da size daha önce nakletmiştim (bkz. Hastalıktır Şişe Dalışı). Eski ayrıntıları burada
tekrarlamanın gereği yok. Bu yazıda sizlere beş senedir bitmeyen bu şişe avının
ürünlerinden bahsetmek istiyorum...
***
Denizin dibi tam bir markalar curcunasıydı. Eski insanlar
neleri şişelemişler, o
narin şişelerin üzerine hangi markaları basmışlar, o
markalardan hangilerinin yolu İstanbul’a düşmüş ve onlardan hangileri tekrar
denizin dibini boylamışlar? 1800’lerin sonu ve 1900’lerin başında
İstanbulluların tükettikleri markalar arasında neler varmış? Osmanlı’nın son
zamanları ve genç Cumhuriyet hangi markalarla tanışmış? Ticaret hayatımızdan
neler gelip geçmiş?
İnkâr etmiyorum başta basit bir hevesti benimki ama
sonradan sadece
şişelerin değil markların peşinde tatminsiz bir serüvene
dönüştü şişe dalışları. Ne zaman biteceğini de Allah bilir. Bulduğum her şişe
yukarıdaki sorulara verilen bir cevaptı. Bugüne kadar ne bulduğumun özeti ise
aşağıdaki kısa listede. Belki bir gün bu konuda bir kitap yazar ve hepsinin
detaylı öyküsünü de sizlerle paylaşırım. Merak etmeyin her şişenin ve
üzerindeki markanın kökenini de tek tek araştırdım. Ham bilgi hazır iş zamana
kaldı. Şimdilik aşağıdaki liste var elimde, gerisi kısmet.
Şimdi kalın sağlıcakla...
***
Boğaz’ın batık markalarına kısa bir bakış:
Ecza / Itriyat / Zehir
Ed Pinaud Paris, Liquid Venter, Galbrun, Lysoform,
Neurinase, Eugen Dellasuda Pharmacien, L. Steiner,
Cytobiase, Gastorsodine,
Comprimes de Vichy, Chaulk’s Improved Petroid Cement, Gelle Freres Paris,
Extrait Mouchoir, Monpelas Paris, Parfumerie Egyptia, Creme Simon, Houbigant
Paris, Necip Bey Losyonları, Vel-Çit Saç Boyası, Boehringer Arsenferratose, De
Schiens Hemoglobine, A. Mazon Meyva Tuzu, J&E Atkinson London, Muhayyer Hasan
Şevki Kolonya ve Losyonları, Ziya Boyer Eczanesi, Ephedryl Biofarma, S. Ferit
Kolonyası, Yeni Laboratuvarı, Enbil...
Gıda
Mellin’s Food, Moutarde Diaphane Louit Freres & Co,
Moutarde Amieux
Freres, Moutarde Francaise Tivoli, Moutarde Surfine Delizia Le
Piree Tsiakos & Fres & Cie, Maggi, Brasserie Bomonti Constantinople
Societe Anonyme, Les Etablissements Poulenc Freres Paris, The Nectar Brewery Co
Constantinople, Brauerei Liesing, Salonique Brasseries Olympos Niaussa, Kızılay
Maden Suyu (eski şişesi), SEK Süt (eski şişesi), Sevimli Reçelleri Çubuklu
Memba Suyu, Oziyer Hardal...
Mürekkep
Denby Bourne, N. Antoine Paris, Field’s Ink & Gum...
Alkollü İçküler
İnhisarlar Rakısı, Benedicten Likörü, Tekel rakılarının el
işi şişeleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder