17 Ağustos 2010 Salı

KEYİFLİ BİR SÜRPRİZ

Kartal sürprizlerle dolu. İlk kez iki yıl önce eylül ayında dalmıştım burada. Dalış defterine baksam tam tarihini ve saatini de söylerdim ama, yerimden kalkıp arka odaya gitmeye fena üşendim. Daha ilk dalışta tepsi gibi bir kalkan balığı, kumun üzerinde tüp anemonları falan derken, Kartal'daki deniz yaşamı epey hoşuma gitmişti. Bir zamanlar kum gemilerinin yanaştığı, şimdilerde oltacıların tüneği haline gelmiş eski iskelenin dibinden başlayıp, gemilerin alargada bekledikleri, kıyıdan 150 bilemediniz 200 m açıktaki kumluğa kadar, yaz kış, gece gündüz, soğuk sıcak demeden yaptığımız her dalışta cıvıl cıvıl bir deniz yaşamı görmedik desem yalan olur.

Tamam, formalı dalgıçlar zamanından gelen kıdemli abilerimizin ya da onların tornasından çıkmış daha az kıdemli abilerimizin gördükleri yanında bizim Marmara deneyimlerimiz bulanık suda balık avlamaya çalışmaktan farksız olsa da, ara sıra keyifli bir sürpriz yaşamıyor değiliz.

Geçen çarşamba akşamı tası tarağı topladık ve Teoman'la (Naskali) Kartal'a gece dalışına gittik. İskeleye geldiğimizde saat 11'e geliyordu. Tuhaftır, iskelenin müdavimi biracılardan bu sefer eser yoktu. Artık Ramazan'dayız diye mi nedir, anlamadım, ama iyi oldu. İlk defa sessiz sedasız, sakince hazırlandık. Takım taklavatı kuşandıktan sonra, kayaların üzerindeki kısa denge oyunu ve ardından cup suyun içindeyiz. Bu arada saati neredeyse 12 etmişiz ki bu saatte çoktan evlere dönmüş olmayı umuyorduk. Karım ne söylese haklı! (Allah'tan bir şey söylemiyor.) Milletin evinde, yatağında olduğu saatlerde ben denizin dibinde balıklarla oynuyorum. Hal böyle olunca, her dalışta farklı bir sürpriz yapan Marmara, zahmetimin karşılığını fazlasıyla ödüyor...

Peki bu gecenin karşılığı neydi? Marmara bu dalışta nasıl bir sürpriz yapmıştı?

Dalışı bitirmeden önce, iskelenin balıkçı barınağı tarafında kalan kayalıkların çevresinde son bir tur atıyorduk. Dönüş yolunda bir tane kırlangıç, bol miktarda Pachycerianthus anemonu, yeni yeni büyüyen Sagartia anemonları ve tek tük tarak midyeleriyle keyifli bir Kartal gecesiydi. Kayalığın eteğinde uyuklayan bir iskorpitle oynarken, Teoman'ın OMS feneri dipte mekik dokuyan, antenli boğum boğum bir yaratığı aydınlattı. Bir an istakoz yavrusu sandım ve hemen kamerayı hazırladım. Fenerin ışığından ürkünce kaçacak delik arayan kabuklu yaratık, en yakındaki yosun öbeğinin yolunu  tuttu. Marulların arasına girince artık kendisini güvende mi hissetti nedir, sakinleşti, durakladı. Fırsat bu fırsat hemen iki kare fotoğrafını çektim ve başladım incelemeye...

Marmara'da jumbo karides olur mu? Olur... Madem olurmuş, peki Kartal gibi milletin eline ne geçerse denize fırlatıp attığı bir yerde olur mu? Valla o da oluyormuş, onu da bu dalışta gördük.

Bu sefer eve o kadar yorgun dönmüştüm ki, fotoğrafı inceleyip tür tayini yapmak, sonra da yazısını yazmak bugüne kaldı. Gördüğümüz dev karides aslında Marmara'nın yabancısı değil. Muzaffer Demir hocanının "Adalar ve Boğaz Sahillerinin Omurgasız Dip Hayvanları" kitabında da bahsettiği Penaeus kerathurus türü bir jumbo karidesmiş o gece gördüğümüz. Gerçi Muzaffer hoca kitabında türü Penaeus trisulcatus olarak adlandırmış, ama bu isim artık kullanılmıyor. Türün güncel ismi Penaeus kerathurus. Kitapta yazdığına göre 1950'lerde bile Marmara'da ender rastlanan bir türmüş. Tek tük görülürmüş.

İşte böyle... Senelerdir İstanbul'da balıkçı tezgâhlarında görmeye alıştığım jumbo karidesi, bu sefer kendi doğal ortamında görmüştüm Marmara'da. Gecenin bir yarısı Kartal yine keyifli bir sürpriz yapmış ve içdenizde artık yaşayıp yaşamadığını bilmediğim bir türü, uykusuzluğun ödülü olarak karşıma çıkarmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder