9 Aralık 2010 Perşembe

KÖPEKBALIKLARI HAKKINDA SAÇMALAMAK SAPLANTI OLDU

Kızıldeniz’in gözde dalış bölgesi Sharm El Sheikh’de çok kısa bir süre önce, köpekbalığı saldırıları meydana geldi. Saldırılarda ne yazık ki can kaybı da yaşandı. Bölgede dalış ve diğer tüm su sporlarının düzenlenmesinden sorumlu kurum olan Dalış ve Su Sporları Odası (CDWS), başta sadece yüzmeyi ve şnorkelle dalışı yasaklamış olmasına rağmen, daha sonra yasağın kapsamını genişleterek, tüm dalış faaliyetlerine birkaç gün süreyle izin vermedi. İlk saldırıyı yapan köpekbalığı, Sharm El Sheikh’in tanıdık simalarından olan Carcharhinus longimanus ya da nam-ı diğer oceanic white tip sharktı. Bu çok kesin bir bilgi, çünkü yüzeydeki şnorkelcilere saldırmadan önce dipteki dalgıçlar, kendilerine yaklaşan köpekbalığının birkaç kare fotoğrafını çekmişler. Saldırı öncesi yaşananların belgelenebildiği nadir durumlardan biri olması dışında bu olay gerçek bir trajedi. İlk saldırının sadece yaralanmalarla atlatılmış olması belki teselli olabilirdi. Ancak bu olaydan birkaç gün sonra yaşanan ve ne yazık ki can kaybıyla noktalanan diğer saldırılar, kelimenin tam anlamıyla bir sürek avını tetikledi. (Buraya kadar yazdıklarımı sevgili blogdaşım Çiğdem Cooper’ın keyifli blogundan alıntıladım).

Hızlı bir takip sonrasında yakalanan köpekbalıklarıyla kısasa kısas sağlandığı düşünülebilir. Fakat, köpekbalığı gerçeklerinin bir kez daha unutulduğu bu kanlı kargaşada yaşananlar, kendi mamulümüz olan köpekbalığı korkusunu kafamızdan silip atamadığımızı bir kez daha gösteriyor. Saldırıları takiben yazılanlarsa, düpedüz bilgisizlik ve sorumsuzluk örneği. Kurban bayramında denize bolca aktığı söylenen kanlar tetiklemişti bu olayları. Allah’ım sana şükürler olsun, köpekbalığı asparagasında dünyada yalnız değilmişiz! Kurban kanına aldanarak kıyılara sokulan köpekbalıkları sadece bizim memlekette olsaydı ne olurdu halimiz?

Şaka bir yana, Sharm El Sheikh’de yaşananlar, köpekbalığı saldırılarını kurban kanıyla ilişkilendirdiğimiz ilk olay değil. Köpekbalıklarının denizde ev sahibi konumunda olmalarını bir türlü kabullenemediğimiz gibi, kendi doğal yaşam ortamlarındaki tezahürlerini açıklamak için, saçmalığın sınırlarını zorlayan sebepler üretmekten de vazgeçmiyoruz. Aslında bu yazıyı uzatmamak için; “Ey okuyucu, köpekbalıkları, denizdeki besin zincirinin hakim canlısıdır! Denize giren her insan da zincirin maalesef en zayıf halkasıdır, bu kadar basit...” diye bitirebilirdim. Fakat ne mümkün!

***

Geçenlerde okuduğum bir gazete haberi, tüylerimi diken diken etmekle kalmadı, sinirle gelen hararet bir kısmının dökülmesine bile neden oldu. Beni öfkeden deliye döndüren bu haberin konusu da, güya kurban kanının çekimine kapılmış olan köpekbalıklarıydı. Kurban bayramından birkaç gün sonra denize açılan gırgır tekneleri, Marmara Denizi’nin farklı yerlerinde toplam 15 tane bozcamgöz (Hexanchus griseus) yakalamışlardı. İlk defa bir seferde bu kadar çok sayıda bozcamgöz yakalanmıştı. Soyu tükenmekte olan bir tür için bu olay gerçek bir katliamdı. İrili ufaklı 15 tane bozcamgözün kıyıdaki değişmeyen adresi, her zaman olduğu gibi Balıkçınız Kenan’dı.

Gazetedeki habere eşlik eden resimde Balıkçınız Kenan, Gürpınar’daki tesisinde bozcamgözleri gururla sergilerken, mekanı dolduran gazetecileri “engin” bilgisinden faydalandırmayı da ihmal etmemişti. Gazetecilerin “köpekbalıklarını kıyıya çeken ne olabilir?” sorusuna balıkçının cevabı daha arefe gününden hazırdı: “Efendim malumunuz kurban bayramında denize çok kan aktı, o yüzden kıyıya yaklaşmış olabilirler...” Tabi ya, işte bu kadar! Köpekbalıkları kansever canlılardı ve bayramda bol bol kan akmıştı. Başka cevap aramaya gerek yoktu. Nasılsa ihale koyunlara kalmıştı.

Şimdi küçük bir kıyaslama yapalım. Bakalım kurban kanı masalı karşısında Mısırlılar ne yapmış, biz ne yapmışız?

Köpekbalığı saldırılarında can kaybı yaşanması, Kızıldeniz’in gözde dalış merkezi Sharm El Sheikh’de ister istemez bir panik havasına yol açtı ki bu çok normal. Kimse tatilde parçalanmayı istemez. Olayın ardından ilk söylenenler, kitlesel bir paniğin klasik emareleri olarak adlandırılabilir: korku, dehşet, yakalayalım, öldürelim, suya parmağınızı bile sokmayın uyarıları, falan filan. Ahalinin görmek istediği zanlılardan birkaçı yakalanınca resim tamamlanır gibi olur ama nafile. Birkaç gün arayla yinelenen saldırılar neticesinde, CDWS yetkilileri ya yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkına vardılar ya da sırf topu başkasına paslamak için, köpekbalığı saldırıları ve davranışları konusunda uzman olan, dünyaca ünlü birkaç ismi Sharm El Sheikh’e davet ettiler. Top artık onlarda. Bakalım araştırmaları nasıl sonuç verecek?

Kurbanlık bozcamgözlerin Balıkçınız Kenan’da teşhirleri devam ederken, medyanın yumurtladığı cevherlere akademik asparagaslar da eklendi. Kimin ne söylediğine burada değinmek istemiyorum. Aksi halde eski meslekdaşlarımdan bazılarıyla papaz olmam işten değil. Köpekbalıkları konusunda içine düştüğümüz kurumsal acizliği anlamak için söylediklerini duymam yetti de arttı. Akademik ağızlardan çıkanlar, kurban kanı masalından farklı olmalıydı.

Bozcamgöz bir derin su köpekbalığıdır ve gündüz saatlerini 1000 m’ye yakın derinliklerde geçirir. Şimdi söyleyin bakalım, bozcamgözü derindeki evinden yüzeye çıkarmak için sizce denize ne kadar kan dökülmesi gerekir? Köpekbalıklarının kilometrelerce uzaktan kan kokusunu alabildikleri bir gerçek. Fakat yüzeydeki kanın 1000 m derine inen kesintisiz bir akış oluşturması, bozcamgözlerin bu akışı izleyerek yüzeye gelmeleri ve bu davranışı 15 tane köpekbalığının birden sergilemesi ise olacak iş değil. Hâlâ ikna olmayan varsa, müfredattan kaldırılan havuz problemi yerine yandakini çözmeye uğraşsın: Marmara Denizi’nde irili ufaklı 15 tane bozcamgözün kurban kanını izleyerek aynı bölgede kıyıya yaklaşmaları ve farklı tekneler tarafından avlanarak, aynı balıkçıya satılmaları olasılığı nedir?

İlginç haber kaleme almak için köpekbalıkları hakkında saçmalamak iyiden iyiye saplantı oldu artık. İnsanların zihninde köpekbalığı korkusunu canlı tutan bu asılsız haberlerin yarattığı tedirginlik sürdükçe, Marmara’da, Sharm El Sheikh’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde köpekbalıklarının rahat yüzü görmeleri mümkün değil.

1 yorum:

  1. Bence sizin yazdığınız bana daha saçma geldi. Tabi şimdi siz bana daha çok kızacaksınız. Olabilir. Neyse.

    Siz bozcamgöz köpekbalıklarıyla 1000m derinlikte birlikte mi yüzüyorsunuz ki onların kaç metrede kaç saat ve ne zaman yüzdüğünü biliyorsunuz. Haa diyeceksiniz ki bilimsel olarak kanıtlanmış bla bla bla. Dünyada bilimsel olarak kanıtlanmış sonra da çürütülmüş veya sonradan değişikliğe uğramış o kadar çok şey var. Neden olmasın.

    Kurban kanına gelmez: Bu hayatımda duyduğum enn saçma şey. Köpekbalığı benim bildiğim kana gelir. Kilometrelerce öteden bir damla kanın kokusunu bile duyup yerini bulabilen bir köpekbalığı denize atılan veya akan o kadar kanı mı duymayacak. Veya sağır veya duyma duyusunu mu yitirecek ki yerini bulamayacak. Yapmayın Allah aşkına. Saçmalık.

    Ben yıllardır Köpek Balığı Korkusu yüzünden denize girince açılamayan birisiyim. Ve bu korkum da var ve hiç geçmeyecek. Neden mi ? Çünkü köpekbalığı var ve hep olmaya devam edecek. Sizin de dediğiniz gibi o besin zincirinin en üst halkası ve ben suda daha üst bir halka olamayacağıma göre bu böyle olacak. Geçenlerde bir film çıktı. Adı The Reef. İzleyince siz de anlarsınız. Biz suda ayak, kol çırptıkça o hayvan da gelip yoklayacaktır. Kan kokusuna da tabi gelecek. Hiç mi belgesel izlemedik sanki.

    1000metre derinde yaşayan hayvan ama balıkçılar 15 tane yakalıyor. Nasıl iş ki o zaman yakalanıyor veya 15 tane birden? Demek ki kan kokusuna geldi...

    YanıtlaSil