22 Şubat 2011 Salı

ADALAR DENİZİ - FARKLI DÜNYALAR

Adalar denizinin iki yanında iki farklı dünya var. Biri güneşle aydınlanırken, diğeri ışığı tanımayan; biri dalgalarla savrulurken, diğeri Marmara’nın ağırlığı altında ezilen iki farklı dünya… Bir deniz biyoloğu için Prens Adaları, dar alanda zengin çalışma koşulları sunan, eksiksiz bir açıkhava laboratuvarı gibidir. Karadeniz’in acısulu koşullarına uyum sağlamış olan canlıları arıyorsanız, adalar denizinin sığlıklarında gezinmeniz yeterlidir. Yüzeyden 30 ya da 40 m derine yapılan kısa, ancak zorlu bir yolculukta, Akdeniz’in duru sularıyla ıslanırsınız. Derinlik değiştikçe sular da değişir adalar denizinde.

Prens Adaları iki farklı dünyanın sınırını çizer. Biri sığda, diğeri derinde devam eden iki farklı yaşam arasında bazen geçit vermeyen bir engel, bazen bir köprü, bazen de kısa süreli misafirliklerin yaşandığı geçici bir konaklama ortamıdır adalar denizi. Tıpkı insanların dünyasını bölen sınırlar gibi, adalar denizindeki sınırın kapıları da kimi sualtı yolcuları için ardına kadar açılır ve kimi yolcular bu kapıların ötesine asla geçemezler. Ancak, yolun ve yolcunun değişen isteklerine bağlı olarak, adalar denizi zaman zaman geçiş izni verebilir. Koşulları biyolojik ve ekolojik kurallara göre belirlenen bir yolculuktur bu.

Akdeniz’den hatta Atlas Okyanusu’ndan yola çıkan sualtı yolcularının Karadeniz’e doğru (ya da tam tersi yönde) sabırlı ilerleyişleri sırasında adalar denizi, daha ileriye gidip gitmemeye karar vermek için duraklayan türlerle dolup taşar. İçgüdüsel olarak verilen bu karar sonucu sualtı yolcuları, bazen yola devam ederler, bazen de yolculuktan vazgeçerler. Türlerin tercihleri ne olursa olsun, adalar denizi bitmek bilmeyen bu canlı akışından daima kazançlı çıkar.

Haritada Marmara Denizi, Akdeniz ve Karadeniz’in arasına sıkışıp kalmış önemsiz bir içdeniz gibi görünür. Ancak bu aldatıcı manzaranın aksine Marmara Denizi, biyolojik, jeolojik ve hidrolojik özelliklerinden dolayı benzersiz bir ekosistemdir. Kuzey Marmara’da Akdeniz ve Karadeniz kökenli türlerin yerleşimine uygun olan, nispeten en el değmemiş habitatlar, İstanbul Boğazı’nın ağzında nöbet tutan Prens Adaları’nın derinliklerindedir. İstanbul kıyılarıyla karşılaştırıldığında Prens Adaları’nın sahilleri hâlâ capcanlı; burada hemen her taşın altında farklı bir yaşamla karşılaşmak mümkün. (Devamı var)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder