21 Eylül 2012 Cuma

RAHATINA DÜŞKÜNDÜR PİSİ BALIĞI...

İşte yüzmekten çok dipte yatan, adeta yüzmeye üşenen bir balık. Değim yerindeyse balıklar aleminin en ehlikeyiflerinden...

Rahatına düşkün pisi balığının sakinliği sizi yanıltmasın, o her an tetiktedir, en küçük tehlike karşısında kaçmaya hazırdır. Eğer ürkerse önce uyarı kabilinden şöyle bir kıpırdanır, olmadı biraz uzaklaşır. Baktı canı tehlikede, yattığı yerden yıldırım hızıyla fırladığı gibi gözden kaybolur gider. Yere konar konmaz hemen dibe gömmeye başlar yassı bedenini. O da diğer yassı balıklar gibi gizlenme ustasıdır.

***

Pisi balığı sol tarafı üzerine yatarak yaşamını sürdürür. Gözleri vücudun sağına göç ettikleri için sol tarafı kördür. Balığın sırtı olarak gördüğünüz aslında onun sağ tarafıdır. Dil ve kalkan balıklarında da görülen bir özelliktir, yaşamın erken evrelerinde yaşanan gözlerin göçü...

Derisinde göze çarpan kiremit rengi benekler, sırt ve anüs yüzgeçlerinin üzerinde iyice belirginleşir. Bu benekler sayesinde, denizlerimizde yaşayan diğer yassı balık türlerinden kolayca ayrılır pisi balığı.

***

Denizlerimizde iki türü vardır; biri gerçek pisi balığı yani Pleuronectes platessa’dır, diğeri dere pisisi yani Platichthys flesus’tur. Adı sizi yanıltmasın ikinci pisi balığı dere ağızlarında da, acı sulu lagünlerde de yaşayabilir ama ağırlıklı olarak o da deniz balığıdır. Vücudun yanları boyunca uzanan sırt ve anüs yüzgeçlerine paralel küçük diken sıraları dere pisisinin en önemli ayırdedici özelliğidir. Aynı diken sırası yan çizgi boyunca da göze çarpar. Gerçek pisi balığında diken sıraları bulunmaz.

***

Acaba pisi balığı boğazda eskiden de bugün olduğu kadar seyrek miydi, yoksa sonradan mı azaldı?

Neredeyse hemen her dalışta kalkan ve dil balığı görmeye alıştığım boğazda pisi balığına birkaç sene önceye kadar pek rastlamazdım. Her ne hikmetse bu sene pisi balığı da şeytanın bacağını kırdı. Yaz başından beri hemen her dalışta bir tane bile olsa pisi balığı görebiliyorum.

Şükürler olsun terketmemiş buraları!

Bu yıl Paşabahçe Koyu’nda Beykoz İskelesi’nin biraz açığındaki ilk rastlaşmamızın ardından, son olarak geçen pazar Ortaköy’de karşılaştık kendileriyle.

Bendeniz o sırada deko yaparken kendisi gözucuyla beni izlemekteymiş. Gözlü taraftaki göğüs yüzgecini dikleştirince farkettim onu. Yoksa üzerinden geçip gitmem işten bile değildi.

Bir anda tepesine çullanan üç tane dalgıcın arka arkaya patlayan flaşlarına iyi tahammül etti doğrusu. En sonunda “yeter bu kadar” der gibi yamacın derinlerine doğru kayıp gitti.

Gitti dediysem öyle çok uzaklaşmamıştır, biraz öteye gidip bulduğu ilk sakin yere yerleşmiştir. Hani yorgun olmasam peşine düşerdim. Ve emin olun elimle koymuş gibi az ötede kuma gömülmeye çalışırken bulurdum.

Başta da söyledim ya, pisi balığının mizacında yoktur öyle uzuuuun uzun yüzmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder