18 Nisan 2010 Pazar

SÜRPRİZLERLE DOLUDUR MARMARA

Sıradan başlayan şahane bir gündü. Tuzla'ya, daha önce hiç dalmadığım bir yeri keşfetmeye gelmiştim. Tuz Burnu'nun Pendik Tersanesi'ne bakan kıyısında, Mercan balıkçı barınağının çevresi kıyı dalışı için uygun gibi görünüyordu. Haritaya göre kıyıdan 100 m açıkta derinlik 10 m bile değildi. Derinlik beklentisi olmadan, rahat ve sürprizlerle dolu bir kıyı dalışı yapmaya hazırlamıştım kendimi.

Keşif dalışının en güzel yanı, sürpriz beklentisini devamlı taze tutan bir tılsımı olması. Yeni ve farklı bir deneyim yaşama beklentisi, keşif dalışları sırasında daima doruklardadır. Fakat daldığınız deniz Marmara ve mevki Tuzla olunca, insan ister istemez beklentilerine gem vurmak zorunda kalıyor. Gerçi Tuzla ve civarı, eskiden İstanbul'un en gözde dalış noktaları arasında sayılsada, koyun çevresinde sıralanmış tersaneler ve deniz yüzeyini menevişlendiren yağ tabakası, "beklentilerinde ölçülü olman senin hayrına..." der gibiydi.

Her zamanki kahve faslı bugün biraz aceleye geldi. Sabah ayazında bir fincan dumanı tüten kahve gibisi yok. Maskemi takmadan önce yüzüme çarptığım birkaç avuç su yüzümü acıttı. Nisan ortasında su hâlâ soğuk. Denizin bu sene ısınmaya niyeti yok...

Kıyıdaki iskeleden destek alarak paletlerimi giydim. Suyun göğüs hizama kadar yükselmesi için geri geri yürüyerek açılıyorum. Dipteki irili ufaklı kayalara takıldıkça tökezliyorum. Paletlerimi giymekte galiba biraz acele ettim...

Yeşil ulva yosunları ya da nam-ı diğer marullar... Kırmızı deniz yosunları... Marmara'nın kıyılarında kayaların ilk metrelerdeki kostümleri hemen her yerde aynı. Araya serpiştirilmiş midyelerse hiç değişmeyen aksesuarlar gibi... Tuzla'nın dip manzarası da farklı değil. Siz siz olun sakın bu gibi benzerliklere kanmayın! Yenilikleri görmenin önündeki en yanıltıcı engel "aynılık" duygusuna kapılmaktır. Aynılık duygusu gözlemdeki titizliği ve seçiciliği zayıflatır. Bu duyguya yenik düştüğünüz an gözden kaçırmaya başlarsınız ve daldığınız her yer, ister istemez birbirinin aynısıymış gibi görünür.

Dipteki canlıları bulmanın en iyi yolu bence zıtlıkları kullanmak... Tekdüze renklerin arasındaki farklılıklar dikkatle bakmaya değer. Üzeri parlak mavi noktalarla bezenmiş yeşil bir yaprağa benzeyen Elysia viridis kırmızı deniz yosunlarının arasında hemen göze çarpar. Böyle söyleyince, boyu 3 cm'yi geçmeyen bu deniz tavşanını bulmanın kolay olduğunu düşünebilirsiniz, fakat hiç öyle değil. Dipten en fazla yarım metre yukarıda sabırla palet çırpmadıkça E. viridis'i kolay kolay bulamazsınız. O, Tuzla'daki sabırlı arayışın ilk ödülüydü.

Yeşil ulva yosunlarının arasında yatan kahverengi benekli vatozu (Raja radula) bulmak, taşların üzerinde yatan hemcinslerini bulmaktan nispeten daha kolay. Karşıma çıkan ilk benekli vatoz, 1 m'den daha kısa olduğunu tahmin ettiğim bir dişiydi. Yosun yatağında sakin sakin yatarken, parlak bir ışıkla gözlerini kamaştıran bu yabancıya karşı duyduğu rahatsızlığı biraz kıpırdanarak göstermiş, ama yine de kaçmamıştı. Derine doğru ilerledikçe o gün dört tane benekli vatoz daha gördüm. Hepsi aynı dikkatli sakinlikle karşılamıştı gelişimi. Diplerine kadar girmeme ses etmeseler de her an kaçmaya hazırdılar. En azından deniyorlardı. Neyse ki kanatlarını çırpınca kaldırdıkları kum bulutunu izlemek, yerlerini tekrar bulmak için yeterliydi.

Pleurobranchia meckeli türü deniz tavşanını daha önce farklı yerlerde görmüş olsam da, onları bu kadar kalabalık sürüler halinde ilk kez burada gördüm. Sanki Nisan ortasında Tuzla'da buluşmaya karar vermiş gibiydiler. Kayaların üzerine bıraktıkları dantel şeklindeki yumurta paketleri bu buluşmanın nedenini anlamak için yeterliydi. Dışarıdan bakıldığında Tuzla'nın yağlı yeşil denizi fazla bir yaşam vaadetmese de dipte çok farklı bir manzara var! Öyle ki, sadece açıktaki adalarda görmeye alıştığım bir anemon türü olan Cereus pedunculatus'u bile görmüştüm bu dalış sırasında. Çok ender rastlanan bu anemon da Tuzla'yı yerleşmeye uygun bulmuştu.

Marmara'daki her dalışta aslında yeni olmayan, ama uzun süredir ortalarda görünmediklerinden dolayı bende yeniymiş duygusunu uyandıran her canlı, her şeye rağmen içdenizi hâlâ küstüremediğimizin capcanlı kanıtları. Taşların kostümü her yerde aynıymış gibi görünse de, siz yine de aralara dikkatle bakmayı ihmal etmeyin. Hiç ummadığınız bir yerde, Marmara, size de dudağınızı ısırtacak bir sürpriz yapabilir. Aynılığın arasındaki sayısız farklılığı gördükçe, Marmara geçmişteki görkemine biraz daha kavuşuyor. İçdenizin biyolojik zenginliği gözden uzak ayrıntılarda saklı ve yeniden keşfedilmeyi bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder