Keşif dalışının en güzel yanı, sürpriz beklentisini devamlı taze tutan bir tılsımı olması. Yeni ve farklı bir deneyim yaşama beklentisi, keşif dalışları sırasında daima doruklardadır. Fakat daldığınız deniz Marmara ve mevki Tuzla olunca, insan ister istemez beklentilerine gem vurmak zorunda kalıyor. Gerçi Tuzla ve civarı, eskiden İstanbul'un en gözde dalış noktaları arasında sayılsada, koyun çevresinde sıralanmış tersaneler ve deniz yüzeyini menevişlendiren yağ tabakası, "beklentilerinde ölçülü olman senin hayrına..." der gibiydi.
Her zamanki kahve faslı bugün biraz aceleye geldi. Sabah ayazında bir fincan dumanı tüten kahve gibisi yok. Maskemi takmadan önce yüzüme çarptığım birkaç avuç su yüzümü acıttı. Nisan ortasında su hâlâ soğuk. Denizin bu sene ısınmaya niyeti yok...
Kıyıdaki iskeleden destek alarak paletlerimi giydim. Suyun göğüs hizama kadar yükselmesi için geri geri yürüyerek açılıyorum. Dipteki irili ufaklı kayalara takıldıkça tökezliyorum. Paletlerimi giymekte galiba biraz acele ettim...
Yeşil ulva yosunları ya da nam-ı diğer marullar... Kırmızı deniz yosunları... Marmara'nın kıyılarında kayaların ilk metrelerdeki kostümleri hemen her yerde aynı. Araya serpiştirilmiş midyelerse hiç değişmeyen aksesuarlar gibi... Tuzla'nın dip manzarası da farklı değil. Siz siz olun sakın bu gibi benzerliklere kanmayın! Yenilikleri görmenin önündeki en yanıltıcı engel "aynılık" duygusuna kapılmaktır. Aynılık duygusu gözlemdeki titizliği ve seçiciliği zayıflatır. Bu duyguya yenik düştüğünüz an gözden kaçırmaya başlarsınız ve daldığınız her yer, ister istemez birbirinin aynısıymış gibi görünür.
Dipteki canlıları bulmanın en iyi yolu bence zıtlıkları kullanmak... Tekdüze renklerin arasındaki
Yeşil ulva yosunlarının arasında yatan kahverengi benekli vatozu (Raja radula) bulmak, taşların
üzerinde yatan hemcinslerini bulmaktan nispeten daha kolay. Karşıma çıkan ilk benekli vatoz, 1 m'den daha kısa olduğunu tahmin ettiğim bir dişiydi. Yosun yatağında sakin sakin yatarken, parlak bir ışıkla gözlerini kamaştıran bu yabancıya karşı duyduğu rahatsızlığı biraz kıpırdanarak göstermiş, ama yine de kaçmamıştı. Derine doğru ilerledikçe o gün dört tane benekli vatoz daha gördüm. Hepsi aynı dikkatli sakinlikle karşılamıştı gelişimi. Diplerine kadar girmeme ses etmeseler de her an kaçmaya hazırdılar. En azından deniyorlardı. Neyse ki kanatlarını çırpınca kaldırdıkları kum bulutunu izlemek, yerlerini tekrar bulmak için yeterliydi.Pleurobranchia meckeli türü deniz tavşanını daha önce farklı yerlerde görmüş olsam da, onları
Marmara'daki her dalışta aslında yeni olmayan, ama uzun süredir ortalarda görünmediklerinden dolayı bende yeniymiş duygusunu uyandıran her canlı, her şeye rağmen içdenizi hâlâ

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder