31 Mayıs 2012 Perşembe

BİRKAÇ KUM TANESİ...

Doğa çok sabırlıdır. Bıkmadan beklemeyi çok iyi bilir. Son sözünü söylemeden önce sonuna kadar katlanır, görmezden gelir, yol yakınken geri dönmelerine şans tanır kendisine yanlış yapanlara...

Merhametsizliğe merhametsizlikle karşılık vermez. İsterse herşeyi sil baştan yaratacak, yepyeni bir dünya kuracak gücü ve zamanı vardır doğanın. Onu sahiplenmeye çalışan, hatta sahiplendiğini zanneden küçük yaşamların kısa ömürleri ile kıyaslanamayacak kadar uzun zamanlara yayar yok olma ve yeniden başlama süreçlerini.

Bazen uzayın karanlığından çıkıp gelen bir kaya parçası bu sürece noktayı koyar, bazen de kendi bağrından doğmuş, sunduklarıyla serpilmiş bir yaşamın hoyratlığı sonucu sonlanır.

Yaşam biter ve sonra yeniden başlar. Toprağın derinlerinde bizden önce başlamış ve bitmiş yaşamların izleri var...

***

İnsanın evrimini araştıran bilimcilere göre, Dünya’daki öykümüz yaklaşık 7 milyon yıl önce başladı. İlk insansıdan modern insana (Homo sapiens) yani bize kadar geçen 7 milyon yıl, yerkürenin yaşam saatinde olsa olsa birkaç saniyelik bir dilime karşılık gelebilir. Organellere sahip ilk karmaşık hücre yapısının  yaratılışının üzerinden yaklaşık 2 milyar yıl geçtiği gözönüne alınırsa, kum saatinde sadece birkaç önemsiz kum tanesi olduğumuzu inkâr edemeyiz.

***

Yaşarken tüketiyoruz... Hayatta kalmak için, bizi yaratan doğayı, tüm yaşamların ortak beşiğini tüketiyoruz... Yaşamak için tükettiğimiz kaynakları doğa sabırla yarattı...

Yaşarken enerji harcıyoruz... Enerji üretmek için tükettiğimiz kaynakların çok önemli bir bölümü hidrokarbon temelli. Kömür, petrol, doğalgaz... Yüzmilyonlarca yıl önce yaşamış olan bitki ve hayvanların günümüze ulaşmış kalıntıları...

Doğanın sabırla yaratarak miras bıraktığı enerji kaynaklarını kullanıyoruz. Söyler misiniz, acaba biz geleceğe ne bırakıyoruz?

***

Tüketim bugünkü hızıyla devam ederse sadece 40 yıllık petrolümüz kaldı. Doğalgaz rezervlerimiz 60 yıl daha dayanır. Kömürün durumu biraz daha iyi; atmosferi berbat etmek için daha 200 sene kömür yakabiliriz.

Tüketmek ve kirletmek pahasına yaşıyoruz... Kaynaklara sahip olmak için, kendi yaşantımızı garanti altına almak için, sudan sebeplerle savaşlar çıkarıyor, işgal ediyor ve öldürüyoruz...

Başkalarının mezarları üzerinde yükselen hayatlar yaşıyor bazıları... Oysa bu dünya hepimize yeterdi, kullanmayı ve paylaşmayı bilebilseydik...

***

Tıpkı bir mirasyedi gibi davrandık. Oysa doğal kaynakların bile sonu vardı ve bunu görmezden geldik. Varlığımızı sürdürmek için muhtaç olduğumuz yeni enerji kaynaklarını ararken baktığımız ilk yer yine doğa...

Güneş ve rüzgâr aklımıza ilk gelen sürdürülebilir enerji kaynakları. Ancak onların sürekliliği bile doğal dengelerin korunmasına bağlı.

Hava kirliliği nedeniyle ışık geçirgenliği azalan bir atmosfer acaba güneş enerjisi üretimini nasıl etkiler? İklim üzerinde oynadığımız kumar, her yıl daha güçlü kasırgalar olarak etkisini göstermeye başladı bile...

Biyodizel üretmek için tarım yapıyoruz, kullanılmış yemeklik yağları biriktiriyoruz. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, üretim kapasitemiz doğanın yüzmilyonlarca yıl önce bizim için biriktirmeye başladığı kaynakların zenginliği ile boy ölçüşemiyor.

Doğal depolar hızla suyunu çekerken, insan düşüncesizce tüketmeye, çocuklarının geleceğini yok etmeye devam ediyor!

Belki de doğa artık bir karar vermek üzere! Bizimle mi yoksa biz olmadan mı devam edecek?

Hiç düşündünüz mü, böyle yaşamaktan vazgeçmezsek, acaba yeryüzündeki insan varlığını (eğer devam ederse) nasıl bir gelecek bekliyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder