20 Mayıs 2010 Perşembe

YAPIŞKAN GÖLGE

İbrice'nin deniz yaşamı, iki aşırı uç arasında fırtınalı gelgitler yaşayan huzursuz bir insanın ruh haline benzetilebilir. Bir durulan bir bulanan suların derinlerindeki taşlara hayat veren renkler, sıcak tonlarla süslenmiş bir karnavalla, soluk bir matem arasında gidip gelen bir kararsızlığı yaşarlar. Suyun boyunuzu aşması için birkaç kulaç atmanız yeterlidir; sonraki birkaç kulaçta kendinizi bir anda dipsiz bir uçurumun tepesinden bakarken bulursunuz. İbrice'de kayalık başlayan kıyı iki adım sonra yerini kumla karışık bir taşlığa bırakırken, dibin eğimi birden artar. Su o kadar ani derinleşir ki, eğer sığlıkta oyalanmadıysanız göz açıp kapayana kadar kendinizi 40 m derinde bulursunuz. Ara sıra rastgelen parça taşların dışında, İbrice'nin en keyifli dalış noktası olan 'Cehennem'in dibi, çıplak kum örtüsünün yalınlığına teslim olur. Burada biraz daha açığa ve derine gitmeyi göze alan bir dalgıç, yaşamın tüm renklerini arkasında bırakır ve en sonunda mavi ile gri arasında sıkışıp kalır.

Bütün kış Marmara'da dalmaktan artık bardaktaki suyu bile yemyeşil görmeye başlamıştım. Cam gibi pırıl pırıl suya dalmanın zamanı çoktan gelmişti. İstanbullu bir dalgıç için İbrice, duru mavi derinliklere ulaşmanın en kısa rotası. Marmara'nın koyu karanlık yeşilini geride bırakıp Ege'nin binbir çeşit mavisine kavuşmak için sadece birkaç saat direksiyon sallamak yeterli. İbrice'nin duru mavi derinliklerinde, günübirlik yol eziyetini bir anda unutturacak kadar renkli ve zengin bir yaşam bekler.

Cehennem'e en son geçen Ekim'de dalmıştım. Sonbahar yarılanırken su o kadar berraktı ki sanki yoktu. En lekesiz kristali bile hasetinden çatlatacak kadar saftı o gün deniz. Fakat, hemen her dalışı renkli sürprizlerle süsleyen İbrice, bu sefer tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaşatıyordu. Geçen hafta denizi allak bullak eden lodostan sonra, aynı kristal deniziyle karşılaşmayacağımın farkındaydım, ama bu kadar bulanık bir su beklemediğimi de itiraf etmeliyim.

Suyun durumuna başta inanamadım. İbrice fena bulanmıştı; yamaçta keyifle izlediğim renkler solgundu. Kayaları canlandıran gökkuşağının üzerine koyu bir gölge düşmüştü. Canlı veya cansız ayırımı yapmadan dipteki herşeyin üzerine çöken koyu, yapışkan bir gölgenin ağırlığı ile solmuştu renkler.

Balıkçılar bu yapışkan gölgeye 'lez' derler. Koyu kıvamlı, üzerine yapışan tortularla ağırlaşmış vıcık vıcık bir örtü gibidir lez. Özellikle mevsim dönüşlerinde kendini gösteren selüloz zengini lez ağırlaştıkça dibe çöker. Yaşamın üzerini giderek artan bir ağırlıkla kaplar. Bazen o kadar kıvamlı bir tortu haline gelir ki, balık ağlarının gözlerini tıkayarak en avcı ağın bile denizden siftahsız çekilmesine neden olur. Lezin ağırlığı kimi zaman ağı bırakmaz, dibe yapıştırır. Denize lez dadandığında balıkçılık durma noktasına gelir. Ta ki lez yok olana kadar.

İbrice'nin renklerini de yine aynı yapışkan gölge soldurmuştu. Hayranlıkla seyrettiğim renkler leze yenik düşmüşlerdi. Son yıllarda giderek daha fazla tekrarlamaya başlayan lez saldırılarının sıklaşmasında acaba bizim payımız var mı? Yapışkan gölgenin her sene daha fazla koyulaşmasına acaba biz mi sebep oluyoruz?

***

Ne kadar bulanık olursa olsun İbrice'nin suyu yine de güzel. Mavi, en bulanık halinde bile insana huzur veriyor. Derin mavide zaman geçirmek, kelimenin tam anlamıyla tazeliyor insanı. Yamacı izleyerek, kayarcasına süzülmek... 45 m'de dibe paralel 20 dakika geçirmek... Tüm kerterizlerin belli belirsiz gölgelere dönüştüğü, grinin maviye karıştığı, köşesiz, boyutsuz, sınırsız bir yalınlıkta kaybolmak... Sonsuz bir dinginlik, tarif edilemez bir rahatlama, arınma... Gri ile mavi arasında ne zaman sıkışıp kalsam, aşağı yukarı bunları hissederim. Somut bir evrende soyut bir yaşama karışmak gibidir Cehennem'de gezinmek. Burada algının kapıları ardına kadar açılır.

***

Kronometrenin alarmı dip zamanının bittiğini haber veriyor. 45 m'de 20 dakika... Manometreyi kontrol ediyorum. Ana tüpte 80 bar hava kalmış. Oyalanarak yükseliyorum. İlk dekompresyon durağım 21 m'de 1 dakika. Neyseki 7 litrelik dekompresyon tüpüm yanımda. Derinlik azaldıkça İbrice'nin renkleri suyu gölgeleyen lezin ardından göz kırpıyor. Cerianthus anemonunun dokunaçları, gece klüplerinin neon lambaları gibi parlıyor. Parazoanthus gorgonu sapsarı bir buketi andırıyor... Yabani süngerlerin üzerinde yavaşça sürünen Thuridilla deniz tavşanı, üç renkli boya kalemi gibi... 6 m'de 31 dakika süren dekompresyon sırasında yaklaşan Arnoglossus dil balıkları, hava kabarcıklarının fokurtusundan rahatsız oldular... Yapışkan gölge ne kadar koyu olursa olsun, yaşam onun altında bile inatla devam ediyor. İbrice'nin süsleri, lezin yarattığı koyu gölgeye, renklerin ateşiyle meydan okuyor.

***

Dalıştan ayrıntılar:
Derinlik: 45 m
Dip zamanı: 20 dakika
Dalış zamanı: 99 dakika
Su sıcaklığı: 15 derece
Donanım: 15 L + 7 L stage, kuru elbise, DIR Hogartian teknik dalış düzeneği, MV Plan dalış planı yazılımıyla hazırlanan 45/20 tablosu kullanıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder