Saros Körfezi'nde yakalanan bozcamgöz 4 m uzunluğundaydı. Ümraniye'de Çakmak Köprüsü'nün yanıbaşında bir balıkçıda sergilendi, bir vincin ucuna başaşağı asılarak. Kanı sokağı ıslattı. Öldürülmesinden kimse rahatsız olmadı. Canavardı ya sözüm ona; öldürülebilirdi, mahsuru yoktu bu katliamın. Bostancı'da da durum farklı değildi. Onu başaşağı asmak yerine yere yatırmışlardı. Boyu 3.5 m'ydi. Meraklı ama ürkek bir kalabalık sarmıştı çevresini. İçlerinden birisi sordu balıkçıya;
- Nerede yakalandı bu?
- "Marmara Ereğlisi'nde..." diye yanıtladı balıkçı; "korkmayın çok derinde yaşar, o yüzden
insana pek yaklaşmaz."
köpekbalıklarına karşı derin bir korku, gizlenmeyen bir güvensizlik var. Korkunun ve güvensizliğin önüne geçemiyoruz. Onlara karşı beslediğimiz korku ve güvensizliğe çoğu zaman iğrenme ve sebebini açıklayamadığımız bir nefret ekleniyor. Onları öldürürken, bu duygulara yaslanarak kendimizi iyi ve haklı hissediyoruz. Denizin görkemli canlıları ya İstanbul'un çöplüklerinde çürümeye terk ediliyor ya da kedi maması yapılıyor.
150 milyon yıldır denizlerde boy gösteren bir canlıyı kedi maması yapacak kadar küçümsüyoruz. Lütfen kedinize başka mama bulun ve bozcamgözü derin karanlıkta rahat bırakın artık.