Fenerimle dipte çizdiğim ışıktan çembere Burak (Demircan) aynı şekilde karşılık veriyor. Yine de olduğum yerde geriye dönüp bakıyorum. Işıktan çember, her şeyin yolunda gittiğinin habercisi. Dibe paralel konumda birbirimizin donanımını tekrar kontrol ediyoruz. Sızıntı yok, regülatörlerin ve deko tüplerinin askıdaki duruşları rahat erişime izin veriyor. Her şey yerli yerinde, derinlere giden yolda kendi kendimize vizeyi veriyoruz. 65 metre olarak planladığımız dibe doğru süzülmeye devam ediyoruz.
Hazırlanmamız yarım saatten fazla sürmüştü ama bu dalışın asıl hazırlığı bir hafta önce başlamıştı. Gaz planlaması, malzemenin kontrolü, en kötü durum senaryosu... Kağıt üzerinde dalmak, dalış planını derinde uygulamaktan daha zor. Kağıt üzerinde ikna olmadıkça sakın derinlere doğru yola çıkmayın. Aksi takdirde elinizdeki sadece gidiş bileti olabilir.
Yassıada'nın ilk metrelerinde bulanık yeşil yakamızı bırakmıyor. Derinlik saatinin ibresi döndükçe su daha da berraklaşıyor. Marmara suyunda renk geçişi o kadar keskin bir sınırla ayrılmışki... Termoklin (kristal) tabakasının altında Marmara'nın renk paleti alabildiğine zengin. Buna rağmen derinlerdeki ressam galiba en çok lacivertle siyahı seviyor. Feneri bir anlığına kapattığınızda renkler kapkara bir hiçliğin içinde yok oluyor.
Deniz tabanında yeniden ışıktan bir daire çiziyorum; yanıt gecikmiyor. LED'lerin ışığı karanlığı delen iki parlak çizgi gibi derinlerde kayboluyor. Kullandığınız ışık kaynağının gücü ne olursa olsun, karanlıkta bir yansıma bulması çok zor. Derindeki tek kılavuz, altınızda kayıp giden deniz tabanı. Kıyıdaki taşları yeşil bir örtü gibi kaplayan Ulva yosunları, derin yamacı da kalın bir tabaka gibi kaplamış. Ancak sığlıktaki çimen yeşili yosunların aksine, buradakilerin renkleri daha koyu. Işığımızdan ürken meraklı gözler bize kısa bir bakış fırlattıktan sonra yeşil örtünün altında kayboluyor. Yosunların altında gizlenen gözler biz uzaklaşırken tekrar ortaya çıkıyor. Örtünün altı yaşam kaynıyor.
60 m sınırını sorunsuz geçiyoruz. Planımız saat gibi işliyor. Solunum sorunu yaşamıyoruz, bilincimiz açık. Süzülürken gördüğüm canlı türlerini kaydediyorum. Benekli hanoz, Serranus hepatus; kırma mercan, Pagellinus erythrinus; kırlangıç, Trigla spp.; Veretillum ve Funiculina türü deniz kalemleri... 65 m derine ulaştığımızda fenerim kocaman bir kamyon tekerleğini aydınlatıyor. Üzeri silme karanfil mercanlarıyla (Caryophyllia) kaplı kocaman tekerleği acaba kim düşürdü buraya? Mavi kırmızı benekli bir kikla (Symphodus tinca) tekerleğin içinde kayboluyor. Derindeki çember, acaba yıllar önce deneme amacıyla adaya kurulan balık çiftliğinin kalıntılarından biri olabilir mi? İskeleti deniz tarafından hızla istila edilmiş; deniz, kendine ait olmayan bu hurdayı gizlemek için, renklerini cömertçe kullanmış. Dipteki çöpler, kendi aralarında başlattıkları güzelleşme yarışında, denizin renklerinden bol bol faydalanmışlar. Yassıada'nın açığında 65 m derinde denize düşen ıvır zıvırla bir yapay resif oluşmuş sanki. Üzeri neyle kaplanmış olursa olsun, çöp yine de çöp...
Burak bu derinliğe ilk teknik dalışında çok sakin. Bilgisayarın ekranını gösteriyorum; keyifle gülümsüyor. Tokalaşıyoruz... Yüzeyde başlattığım kronometreyi gösteriyorum; sağ elimle "10" diye işaret ediyorum... Dipte "10" dakika kalacağız. Bu derinliğe 3 dakikada ulaştık; toplam dip zamanımız 13 dakika. Dalışı 65 m'de 15 dakika olarak planlamış ve gaz sarfiyatını da ona göre hesaplamıştım. Fazla hesapla ve hesapladığından daha az kal! Yedeğini yedekle! Derin dalışın kağıda dökülmemiş bir başka kuralı daha...
Bir ara elim kamerama gidiyor. Sea & Sea 860G model makinem sağ taraftaki D-halkasına asılıydı. Karabinasından çıkarıp kontrol ediyorum. 45 m limitli yol arkadaşım su geçirmez kabının içinde sakin sakin duruyor. Biraz ürkmüş mü ne? Sanki daldığı dünyadan korkmuş gibi... Kendi sınıfının derinlik rekortmeni olmaya aday. Derindeki üçüncü gözüm, sınırı çoktan aşmış olmasına rağmen kusursuzca görmeye devam ediyor.
Kronometrede zaman hızla akıp geçiyor. Bize kapılarını ardına kadar açan, kısa bir süre için bir parçası, yurttaşı olduğumuz derin ve karanlık dünyadan ayrılmanın zamanı geldi. Burası sadece ışıksızlık anlamında karanlık ve yaşam bu karanlığın içinden sürpriz yapmak için en zayıf aydınlığı bile sabırla bekliyor; yaşam güleç yüzünü göstermek için en cılız ışığı bile kullanıyor, Marmara'nın yaşayan yüzü derin karanlıkta gülümsüyor. Ben bu yüze bakmayı, yaşam dolu gülümsemesini izlemeyi seviyorum.
Tekerleğin içindeki kikla ile vedalaşma zamanı geldi. İnsan elinden çıkma yuvasında emniyet içinde yaşıyor. Bizden başka kaç kişi buraya gelmek ister ki? Gelmesinler de zaten... Arasıra gelip bakarım sana. Belki daha derinlere giderken yol üstünde sana uğrar ve hatırını sorarım. Sen bana gördüklerini anlatırsın, derinleri anlatırsın, daha derine giden yolu gösterirsin. Birbirimizi tanıdık nasıl olsa; benden sana zarar gelmez.
Yüzeye giden uzun yolda sanki bir dağa tırmanıyorum. İlk derin bekleme noktası 40 m'de 1 dakika. Çıkış hızımız dakikada 10 m'yi aşmamalı ama çok da yavaş olmamalı. Birincisi hızlı kabarcık oluşumunu tetikler, ikincisi dip zamanını uzatır. Teknik derin dalışta çıkış hızı ihlali ASLA KABUL EDİLEMEZ! Burak'la aramızdaki ışıklı haberleşme düzenli olarak devam ediyor. 50 m sınırını geride bırakırken kumdaki deliklerden hanoz balıkları kaçamak bakışlar atıyor. Sizinle kalmayı isterdim, ama çıkmak zorundayız. Bir daha ki sefere size de uğrarız, bu seferlik hoşgörün bizi.
Kronometre 16 dakikanın geçtiğini gösterirken 40 m sınırına ulaşıyoruz. Çoğu insanı ürküten bu derinlik, bizim için güvenli bölgenin sınırına gelmek demek. Yine de yukarı çıkmaya daha çok var. Bu yolculukta gidiş hızlı ama dönüş alabildiğine yavaş. 35 m'de ikinci derin beklemeyi yaparken Burak feneriyle biraz ilerisini işaret ediyor. Kocaman bir tepsiyi andıran kalkan balığı (Scopthalmus rhombus) kumun üzerinde kıpırdamadan yatıyor. O kadar büyük ki bizi umursamıyor bile. Ürkütmeden yerinden kaldırıyorum; biraz oynuyoruz kumun kabadayısıyla. Varlığımız umurunda değil. Ellerimden yavaşça kayıp gidiyor.
21 m'de deko tüplerimize geçiyoruz. Sırtımızdaki tüplerde en az 50 bar gazı yedek olarak saklıyoruz. Deko balonunu şişirip gönderiyorum. Herkesin kolayca dalabileceği bir derinlikte asıl gaz atımı sürecimiz başlıyor. Fotoğraf çekmek, gaz atım beklemesini sıkıcı bir süreç olmaktan kurtarıyor. Ters çevirdiğim bir taşın altından, bugüne kadar sadece kitaplardan tanıdığım bir deniz solucanı çıkıyor. Adına aldanıp da sakın yüzünüzü ekşitmeyin. Şövalye zırhlarını andıran plakalarıyla Lagisca extenuata türü poliket deniz solucanı, denizdeki sıra dışı yaşam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olmaya aday.
Marmara'nın derinlerinde yaşamın yüzü hâlâ gülümsüyor. Sırf bu yüzdeki saklı sevinci görmek, onun varlığı ile sevinebilmek için bile olsa derinlere inmeye değer. Derindeki sığınak, gözden uzak yaşamların evi; ara sıra bu eve misafir olmaksa, karada kolay kolay yaşanamayacak bir sevinç, tarifsiz bir mutluluk kaynağı. Çekilen tüm sıkıntıları görmezden gelmemi sağlayan bir yaşam sevinci.