Eskiler toplarım denizin dibinden. Yaşanmış, bitmiş ve
çoktan unutulmuş hayatlardan geriye kalan izleri bulur çıkarırım su yüzüne
derinlerden. İşim bu benim. Hayatımı böyle kazanırım.
Aramak ve bulmak, toplamak ve çıkarmak... Bu dört kelimenin
arasındaki boşluklara ben bir yaşam sığdırdım.
Dipte birşeyler arayan hemen her dalgıç derinlere dalarken
bir sürü hayali de beraberinde götürür. Bilinmeyene doğru yola çıkarken bir
kendi bir de zihninden hiç çıkmayan tek bir düşüncesi vardır toplayıcı
dalgıcın: “Dilerim bu sefer aradığımı bulurum... Dilerim bu sefer elim boş
dönmem...” Derinlerde yavaşça gözden kaybolurken bu dileği dilinden hiç
düşürmez, öyle ki bir dilekten çok bir duadır artık tekrarlanan, adeta bir
yakarıştır. Emeklerinin boşa çıkmaması için yakarır. Talihi artık dönsün diye
yakarır. Bugün şanslı günü olsun diye için için dua eder. Bi’türlü şeytanın
bacağını kıramayan, adeta talihsizliğe müebbet her dalgıcın dileği, duası,
yakarışı üç aşağı beş yukarı aynıdır: “N’olur talihim bu sefer dönsün...”
***
Dibe dokunur dokunmaz kısmetini aramaya başlar toplayıcı
dalgıç. Deniz çöpçülüğü de denebilir aslında onun yaptığı işe. Ne de olsa dünün
çöpüdür bugün kıymete binen. Mesela bir asır önce kıyıda dolaşan birilerinin
içip bitirdiği ve sonra “yallah” diyip denize fırlattığı bir gazoz şişesidir.
Paşa kızının aşkıyla yanıp tutuşan nazenin beyzadenin efkârını bastırmak,
bi’yudum teselli bulmak için sığındığı meyin şişesi de eninde sonunda denize
ulaşmanın yolunu bulur. Çakırkeyif beyzadenin masada bıraktığı o boş şişe de
bir sabah vakti yalının öbür çöpleriyle birlikte boğazın akıntısına karışır
gider.
Dünün çöpü denize karıştıktan sonra eninde sonunda dibe
çöker. Derken dipte uzun bir uyku başlar. Deniz kendisine yabancı bu nesneyi
sevmemiş olmalı ki onu örterek meraklı gözlerden gizlemek için envai çeşit
canlısıyla, mercanıyla, yosunuyla, irili ufaklı kabuklarıyla kaplamaya başlar.
Geçmişe ait ne varsa deniz sabırla sahiplenir ve en sonunda kendi renkli
doğasına benzetir.
***
Toplayıcı dalgıcın gözleri keskin olmalıdır! Dibi kaplayan
doğal örtüye ait olmayan, oraya sonradan eklenmiş detayları hızla
ayırdedebilecek kadar keskin gözlere sahip olan toplayıcı dalgıç eğer kısmetli
günündeyse dipten boş çıkmaz. Ancak şunu hiç unutmamak gerek; denizden geçinmek
kısmet işidir. Ne kadar iyi bir dalgıç olursanız olun, eğer o gün kısmetinizde
varsa birşeyler bulursunuz.
Hurda ararken dibi bazen öyle derin kazdığım olur ki açılan
çukura marketlerdeki alışveriş arabalarından birkaç tanesini gömebilirsiniz.
Eldivenlerim parçalanır dibi kazımaktan. Eğer bu yetmezse parmaklarımın parçalandığı
da olur. Etimden kan sızar, tırnaklarım körelir, bir süre sonra insan eli
olmaktan çıkar ve vahşi bir hayvanın pençesine döner. Neyse ki artık tırmık
kullanıyorum, zaten ellerimdeki kesikler de kapandı gitti.
Dibi kazarken bütün mesele açılan çukurun hangi tarafını
kazmaya karar vermiş olduğunuzdur. Önce yüzey temizlenir, büyük taşlar, sac
parçaları vs. taşınarak kazı yerinden uzaklaştırılır. Ardından dibi
yelpazelemeye başlarsınız. Dipten kalkan tortu akıntıyla uzaklaşırken çukur da
derinleşmeye başlar. Çukur içine girilecek kadar derinleştiğinde o can alıcı
soruyu sorarsınız kendinize: “Şimdi ne tarafa doğru kazmalıyım? Çukurun sağını
mı yoksa solunu mu ilerletmeliyim?” Doğru yönde yapılan kazı gün olur tonlarca hurdayla
ödüllendirilir. İş doğru tarafı seçebilmiş olmakta ki o da talihinize kalmış. Unutmayın,
yapmış olduğunuz seçimle kısmetinize sırt çevirmiş de olabilirsiniz.
***
Belki, belki, belki... Toplayıcı
dalgıcın aklını daima belkiler meşgul eder! Belki bugün kısmetim açılır,
aradığımı belki bugün bulurum... Hayaller ve belkiler birbirine karışır
bizimkinin aklında. Gözlerini uzaklara diker, hayal kurar; onu iyi
tanımayanlar, hayal kurarak geçirdiği bu duraklamaları aylaklık etmek olarak
görseler de aslında toplayıcı dalgıç durum değerlendirmesi yapar bu anlarda.
Geçen sefer neyi eksik bıraktığını, nerede yanlış yaptığını düşünür... Dibin
görüntüsünü gözünün önüne getirir, akıntıları hissetmeye çalışır... “Eğer ben
buraya bir şey atmış olsam nereye gidebilirdi, nereye takılabilirdi?” vs. vs...
Daha önce bulmuş olduklarını sadece kendisinin görebildiği dip görüntüsü
üzerine yerleştirmeye başlar. Nesnelerin yoğunlaştığı alanlarla seyrekleştiği
alanların sınırlarını bu hayali resmin üzerine çizmeyi dener.
Başkaları tembellik ettiğini düşüne
dursunlar toplayıcı dalgıç bu hayali senaryo üzerinden bir sonraki dalışını
planlar. Belki bu sefer aradığımı bulurum diyerek hayallere dalar gider.