Growth overfishing (aşırı avcılıkla büyümenin baskılanması) ve recruitment overfishing (aşırı avcılıkla stoğa katılımın baskılanması)... Barnes ve Hughes, An Introduction to Marine Ecology (Deniz Ekolojisine Giriş) kitabının 301 ve 302. sayfalarında, ticari balıkçılığı dibe vurduran ve ekosisteme ağır hasar veren aşırı avcılığın iki ucunu bu şekilde kavramlaştırırlar. Peki bu kavramlar ne anlama geliyor? Sembol balık türleri üzerinden giderek açıklamaya çalışayım.
Günümüzde iki parmak kalınlığında olanına denk gelince, profesyonel ya da amatör tüm balıkçıların sevinç naraları attıkları kalkan balığının (Psetta maxima) eskiden çok daha büyükleri olurdu. Parmak hesabından gidersek en az üç dört parmak kalınlığında diyebiliriz anılarda kalan kalkanlara. Tepsi gibi kalkan derler ya işte o hesap... Kalkan ve akrabası yassı balıklar üreme olgunluğuna ulaştıktan sonra büyümeye devam ederler ve uzun yaşarlar. Misal, kuzey Atlantik’te yaşayan halibut balığı (Hippoglossus hippoglossus) ki dünyada yaşayan en büyük yassı balık türüdür, 320 kg ağırlığa ve 4 m boya ulaşabilir. Kendi haline bırakıldığında 50 yaşını gören halibut balığı kabaca 7 yaşında cinsel olgunluğa ulaşıyor ki bu sırada boyu 80 cm civarında. Şimdi sürdürülebilir balıkçılıkta kural neydi; balık en az bir kez yumurta verecek, ondan sonra hurraaaa... İyi de halibutun önünde daha yaşayabileceği 43 yıl var! Bu mantıkla balıkçılık idare edilmeye kalkılırsa, yassı balıkların üreme sonrası yılları ve boyları daha ömürlerinin başında baskılanmaya başlar ve “aşırı avcılıkla büyümenin baskılanması” dediğimiz durum gerçekleşir. Gelelim madalyonun öbür yüzüne...
Ringa, sardalya, hamsi, gümüş gibi balıklarsa üreme boyuna ulaştıktan sonra birkaç kez daha ürer ve sonra ölürler. Hamsiyi ele alalım, kendisi ne de olsa balıkçılığımızın belkemiği türlerinden birisi. FishBase’de verilen bilgilere göre hamsi ortalama 10.1 cm uzunluğa eriştiğinde üreme olgunluğuna gelmiş oluyor; ancak, ilk olgunlaşma 9-14 cm gibi çok geniş bir aralığa yayılıyor. Üstelik hamsi en fazla 5 yıl yaşayan ve azami 20 cm boya ulaşabilen bir tür. Nasılsa 10 cm oldu diye avladığımız hamsiler ya daha olgunlaşmadılarsa! Her seferinde yüzlerce, hatta binlerce ton hesabıyla avlanan bu balıkların, o yılın deniz ya da iklim koşulları nedeniyle üreme dinamiklerinde geciktirici dalgalanmalar olduysa –yani öngörülemeyen “random effect” olarak mevsim kayması vb. yaşandıysa- yüzbinlerce ton erişkinleşmemiş balığı avlamış da olabilirsiniz. Siz istediğiniz kadar “ama 9 santimden büyük bunlar!” diye yırtının doğa bildiğini okur ve bunun bedelini öbür sene stoğa katılımın aşırı derecede azalmasıyla çok ağır öderiz. Neden mi? Ee, geçen sene analarını babalarını daha bi koklaşamadan avladınız ya! Şaka bir yana, kalabalık sürüler oluşturan hamsi vb. balıkları aşırı avladığımızda, denizdeki besin piramidinin üst basamaklarındaki daha büyük balıkların besinlerini de azaltmış oluyoruz. Dolayısıyla “recruitment overfishing” diğerine kıyasla daha ağır sorunlara yol açan, okyanustaki dengeyi daha en başında altüst eden bir durum yaratıyor!
Söz konusu olan ister growth overfishing (aşırı avcılıkla büyümenin baskılanması) isterse recruitment overfishing (aşırı avcılıkla stoğa katılımın baskılanması) olsun, eğer balığın üreme olgunluğuna ulaştığı yaş X ise, sularımızda ilk av boylarını X+1,2,3... yapmak gerekiyor. Burada X’den sonra gelecek rakamı ise balık türüne özel çalışmalarla belirlemekten başka yol yok. Öbür türlüsü aynı ayakkabıyı büyükten küçüğe her ayağa giydirmeye çalışmak olur.