18 Ekim 2014 Cumartesi

‘BÜYÜK BEYAZ’IN 130 YILLIK HİKÂYESİ...

Korkuyla saygının bütünleştiği kusursuz bir yırtıcıdır büyük beyaz köpekbalığı. Bilim dünyası onu Carcharodon carcharias olarak adlandırmış olsa da, kana susamış bir katili tanımlamaya yetecek en az bir düzine adı daha vardır bilinmeyenlerle kuşatılmış olan bu muhteşem balığın. İnsan yiyen, beyaz ölüm, katil köpekbalığı gibi ipe sapa gelmez isimlerin zorla yakıştırıldığı büyük beyaz, köpekbalıklarının peşinde 25 yıldır aralıksız devam eden takibimin başta gelen öznelerindendir.


Büyük beyaz köpekbalığını konu alan ilk makalem 2003 yılında Annales dergisinin doğa tarihi serisinde yayınlandı. Bu ilk makaleyi ilerleyen yıllarda daha birçokları izledi. Nihayet 2014 senesinin Ekim ayında Marine Biodiversity Records dergisinde yayınlanan en son tarihli makalemle, büyük beyazın Türk sularındaki 100 yıllık öyküsü belki de ilk kez derli toplu bir şekilde yazıya döküldü.

Evet, bu 130 yıllık bir hikâye. Makalede bahsedilen en eski tarihli kayıt 1881’den kalma, en son tarihli olansa 2011 yılına denk geliyor. İkisi arasında tam 130 yıl geçmiş. Bu hikâyenin tam 46 tane kahramanı var. Çoğunlukla İstanbul Boğazı’nda ve kuzey Ege’de yakalanmış olan bizim beyazlara, İskenderun Körfezi, Marmaris ve Marmara Denizi’nde yakalanmış olan büyük beyazlar ya da balıkçıların tabiriyle ‘harharyaslar’ eşlik ediyor. Ancak, sayı bundan da fazla olabilir; çünkü, bu hikâyenin peşinde geçen uzun yıllar boyunca tanıştığım boğazın namlı orkinoz avcılarının beyanları, orkinozlar boğaza girdiğinde peşlerinden harharyasların da geldiğine işaret ediyor. Ancak elde yazılı ve görüntülü kanıt olmayınca sadece anılarda kalan harharyasları listeye eklemek doğru değil. Eldeki kayıtları birer birer eleyince geriye 46 tane harharyas kaldı ki, doğu Akdeniz’de bugüne kadar kaydedilmiş olan C. carcharias bireyleri arasında listenin 4’te 3’ünü yine bizim beyazlar oluşturuyor.

Bu hikâyeyi şekillendiren her bir kilometre taşı başlı başına bir hikâye aslında. 2008’de Edremit Körfezi’nde yakalanan yeni doğan harharyaslar... Boğazın orkinoz avcılarını saatlerce peşlerinden koşturan harharyaslar... Foça’da gırgırcıların güç bela tekneye aldıkları, Babakale’de yakalandıktan sonra Sarıyer’li bir balıkçının tezgâhında sergilenen harharyaslar... Gökçeada açıklarında yakalandıktan sonra Çanakkale’ye getirilen ve bir meslekdaşımın bir çift dişini bana gönderdiği –ki hâlâ saklarım onları- harharyas...

Büyük beyazın sularımızdaki varlığı 1500’lerden beri kayıtlara geçmişti. 20. yüzyılın çeşitli dönemlerinde Türk sularında balıkçılık araştırmaları yapmış olan Sadullah Ayaşlı, Karakin Deveciyan, Emilio Ninni ve Fethi Akşıray gibi balıkçılık uzmanları da C. carcharias’ın sularımızdaki varlığına defalarca işaret etmişlerdi. Ama nedense bugüne kadar birileri çıkıp bölük pörçük bilgileri biraraya getirip bu kusursuz yırtıcının hikâyesini hak ettiği şekilde anlatmamıştı.

2003’den bu yana yapmaya çalıştığım, büyük beyazın hikâyesini anlatmaktı.
Bizim beyazların hikâyesi dinlemeye değer bir hikâye.