10 Mayıs 2014 Cumartesi

DERİNLERDE KANAT ÇIRPMAK...

“Ama bunun parçası yok... Bunun kuyruğu kırılmış...”

Geçenlerde oğlum Derin’le televizyonda mantalarla ilgili bir belgesel seyrederken yumurcak aniden bu tepkiyi
verdi. Haftasonuydu, uykum kaçınca kendime okkalı bir sabah kahvesi yapmıştım. Kafeinin yardımıyla kendime gelmeye çalışırken kanaldan kanala atlamayı da ihmal etmiyordum.

Kim kimi aldatmış? Kimin eli kimin cebinde? Falanca filancayı hangi mekânda kiminle bastı? Klasik haftasonu programları. Denizin derinine dalmayı seven bendeniz başkalarının mahremine dalmayı çok şükür hiç sevmedim. Allah’tan belgesel kanalları var...

Digiturk 183’de yayınlanan BBC Science’ı izlemenizi öneririm. Her programı güzel olmasına güzel, ammavelakin “Okyanuslar” adında bir belgesel dizi var ki, görüntü ve içerik kalitesiyle benzerlerinden hemen ayrılıyor. Tabi bu benim fikrim.

Neyse lafı uzatmayayım, işte kanaldan kanala gezerken mavi dünyada yüzmekten çok kanat çırpan dev
mantalar bir anda ekranı doldurdular. Tam bu görüntünün tadını çıkarırken uyku mahmuru Derin gözlerini ovuşturarak içeri girdi. Koltuğa zıpladı ve hemen yanımda yerini aldı. Klasik baba oğul koklaşmasının daha başında bizimki ekranda balerin edasıyla süzülen mantayı gördü.

Önce klasik soru: “Baba bu ne?”
Cevap gayet basitti: “Manta balığı oğlum...”
Soruda ve cevapta hiçbir olağanüstülük yoktu ama yumurcağın takip eden tepkisi şapka çıkarttıracak cinlikteydi: “Ama baba bu balık değil, bunun parçası yok, kuyruğu kırılmış...”

***

Su Ürünleri Fakültesi’nde balık sistematiği dersi 2. sınıfın ilk döneminde okutulur. Denizlerimizde yaşayan irili ufaklı yüzlerce balık türünü dört ay içerisinde ve formaldehit sıvısında rengi solmuş şekli çarpılmış, kimbilir kaç sene önce toplanıp kavanozlara tıkıştırılmış örneklere bakarak öğrenmeye çalışırsınız. Benim gibi meraklı olanlar ellerine geçen her fırsatta olabildiğince canlılarını görmek için Kumkapı balıkhanesiyle denizin dibi arasında mekik dokurlar.

Sessiz dünyanın tuhaflıklarıyla ilk karşılaşmaların yaşandığı derslerden birisi de balık sistematiğidir. O
tuhaflıklar arasında kuyruk yüzgeçleri yok denecek kadar küçülmüş vatozlardan, kırbaç kuyruklu irinalara ve mantalara kadar çeşitlenen birkaç düzine yassı kıkırdaklı balık da vardır. Gerçi bu hayvanlara yassı köpekbalıkları diyenler de çıkar zaman zaman, ancak vatozlarla diğer benzerlerinin, kıkırdaklı balık olmaları haricinde  köpekbalıklarıyla uzaktan yakından ilgileri yoktur. Köpekbalıklarıyla aşağı yukarı aynı dönemde dünya sahnesinde yerlerini alan vatozlar ve benzerlerinin evrim yolculuğu farklı bir yolda ilerleyerek günümüze ulaşmış.

Alışılmış balık biçimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan vatozları ilk kez balık sistematiği laboratuvarında görünce birçoğumuzun tepkisi de oğlumunkinden pek farklı değildi: “Bunun kuyruğu yoksa nasıl yüzüyor peki?”

***

Vatozlar dost canlısı ve zarif yaratıklar. Ancak oldukça tembel olduklarını da eklemeliyim. Çoğunlukla dipte
yatarlar. Öyle ufak tefek dürtüklemeler onları yerlerinden kıpırdatmaya yetmez çoğu zaman. Şöyle bir kıpırdanır ama genelde yerini terketmez, terketse de çok uzaklaşmaz. Yüzmek doğasında yok zannedebilir onu tanımayanlar. Fakat böyle ağır kanlı bir balığın bile tahammül sınırı vardır ve nihayet orasının burasının kurcalanmasından bıktığında etli kanatlar gibi genişlemiş olan göğüs yüzgeçlerini önden arkaya dalgalandırarak yüzmekten çok uçarak yanınızdan uzaklaşır gider.

Vatozun gidişi hızlı bir kaçıştan çok genellikle zarif bir yer değiştirmedir. Eğer ille de bulucam derseniz arkasında bıraktığı kum bulutunu izlemeniz yeter.  Geçenlerde Darıca Yelkenkaya’da aşırı ilgimizden sıkılan vatoz da böyle kaçıp gitmişti yanımızdan. Karşımıza çıkan vatozun türü Raja radula’ydı. Taner (Aksoy) hayvanı yerinden kıpırdatıcam diye hatırı sayılır bir çaba sarfetmişti. Yelkenkaya’nın az ilerisinde Tuzla’da Mercan diye bir yer vardır. Bahar aylarında bunların birçoğunu bahsettiğim yerde kıyının yakınlarında gezinirken görebilirsiniz. Hatırı sayılır bir üreme telaşına denk gelirseniz şaşırmayın.

Karnını doyurmak, soyunu devam ettirmek ve derinlerde keyifle kanat çırpmak; vatozların yaşam felsefesi böyle özetlenebilir...