Bu kış, ilklerin kışı oldu benim için.
Dala çıka geçen 26 sene boyunca ilk kez bu kış dalışa bir ay
ara vermek zorunda kaldım. Kesin rakam vermek gerekirse, 24 Ocak 2015
itibarıyla tam 1 ay 3 gün uzak kaldım sudan...
Geçen aralıkta, gereksiz yere uzatılan bir dalışın ardından
önce şiddetli bir sinüs ağrısı (önemsemedim); sonra aynı yerden kaynaklanan, iltihapla
karışık şiddetli bir kanama (sen misin önemsemeyen)... Ee gitsene doktora!
Beş gün kullandım kafadan uydurma reçetemi. Hangi cins
mikrop kaçtıysa bünyeye, ilaç kâr etmedi. İnatla devam eden ağrıya ve kanamaya bir de
ciğerlerimden gelen hırıltı eklenince, dedim bu sefer kaçarı yok, doğruca
doktora...
İlk teşhiste yanılmamışım: sinüzit. Ancak, gerek alerjik
bünyem, gerekse ana tarafımdaki astım öyküsü nedeniyle bronşit başlangıcı da
eklenmiş lağıma dönen sinüslerime. Beş günlük tedaviye bir on gün daha eklendi.
Durum ağırlaşınca tedavinin kalibresi de yükseldi haliyle.
Ulan hamsi kafalı, bak durduk yere papazı buluyordun! Otur
kıçının üstüne, düzelene kadar dalmak yok!
O sözün üzerinden bir aydan fazla geçti; üstelik daha tam
randımanlı da düzelmemiştim, ama dayanamadım. Arkadaş, dalmayınca huysuz,
nemrut biri olup çıkıyorum. Dalış benim afyonummuş, bu kış bunu iyice anladım.
***
Dedim ya, bu kış ilklerin kışı oldu benim için...
Mesela, hastalıktan sonraki ilk dalışta biraz üşüdüm de...
Geçen hafta Salı akşamı Emin (Yiğitler) abinin dükkânına
gittim tüpümü doldurmak için. Daha önce
size ondan bahsettim. Bu blogun bir
yerlerindeki yazılarımda adı geçer. Galiba şişe dalışlarını ya da gece
dalışlarını anlattığım yazılardaydı. Başka öykülerde de adı geçiyor olabilir
ihtiyarın. Yanılıyor da olabilirim. İhtiyarla o kadar eski arkadaşız, abi
kardeşiz ki...
Dalmasam bile tüpüm dolu olacak! Çünkü her an dalabilirim,
dalmayı isteyebilirim! Eve gitmeden Kızıltoprak’taki mekâna damladım. Saatler
öncesinden telefonlaşmıştık, beni bekliyordu. Ancak, garibimin beli fena
ağrıyormuş, kompresörün üzerini açamamış. Muhafaza olsun diye koyduğu ağır tahta
kapıyı ve üzerindeki bir yığın ıvır zıvırı birlikte kaldırdık, emektar koca
kafa kompresörümüzün üzerinden. O da yaşını başını aldı bizim gibi, ama bu sizi
yanıltmasın, o da hâlâ taş gibi!
Tüpümü kompresöre bağlar bağlamaz, daha ilk tıslamada
kendimi iyi hissetmeye başladım. Onbeş
gün süren antibiyotik tedavisinde bile
kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim. Dalış benim afyonum diyorsam bir sebebi
var. Benim sakinleştiricim, vitaminim, proteinim, ilacım, şifam dalış...
Kimisi yaşamında bir değişiklik olsun diye dalar, ben
yaşadığımı iliklerime kadar hissetmek için dalıyorum. Gerçi bu kez iliklerimde
hissettiğim yaşamın yanı sıra birazcık da soğuk oldu ya sağlık olsun. Üstelik
su daha tam soğumadı bile, hâlâ 8 derece. Kuru elbisenin altına düzgün bir
içlik giydiyseniz bahar serinliği sayılır bu. Hımmm demek ki daha tam
iyileşememişim. Yani hastalık tıbben geçmiş, ama bünye eski direncini, gücünü
kazanmak için biraz daha zamana ihtiyaç duyuyor...
Eğer bu lafa kansaydım, daha bir ay suya girmemem gerekti.
Yok ya! Ha bugün ha yarın diye sürekli ertelemeye başlarsan,
bir daha giremezsin suya. Bu böyledir, başkalarında izlediğim tecrübelerle
sabittir. Öyle ya da böyle şeytanın bacağını geç olmadan kırmak gerek.
Dedim ya, ben yaşantımda bir ilginçlik olsun diye değil,
yaşadığımı hissetmek için dalıyorum...
Sizi bilmem, ama ben eğer dalamazsam (ki ister istemez günün birinde olacak bu), yaşamım eksik kalır!
***
24 Ocak 2015... Sabah erkenden kalktım. Göğsüm hâlâ biraz
hırlıyor, ama umurumda değil.
Muhtemelen bugünün akşamı yine hapşırmaya,
öksürmeye başlarım. Bahane uydurmak için fırsat verme kendine be adam.
Çantaların hazır. Hem, hamsi kafalı, madem depoda çürütecektin, ne diye kuru
elbiselere o kadar para verdin? Kov aklındaki şeytanları.
Enerji versin diye bolca bal
ve fıstık ezmesi sürdüm ekmeğe ve doğruca indirdim mideye. Termos boş, kahveyi
yoldan alırım. Dalıştan sonra sıcak kahve iyi gelecek, bunu bilmek için alim
olmaya gerek yok.
Son sürat gittim Beykoz’a. Daha arabayı park eder etmez
dostlar sardı çevremi:
- - Nerelerdeydin?
- -Gözlerimiz
seni aradı...
- -Alışmışız senin
görüntüne...
- -Tahmin
ettik hasta olduğunu...
- -Geçmiş
olsun...
Son sürat hazırlandım. Kuru elbisemi giydim, takım taklavatı
kuşandım. Dostlarla kısa bir
vedalaşmanın ardından yine boğaza karıştım.
Su buz gibi, hiç olmazsa bu gün çok uzatma, der gibiydi
sağduyum. Onu kırmadım. Dipten birkaç şişe, biraz kurşun topladım. Biraz üşüsem
de sıcacık kahvemi yudumlarken rahatladım.
Dalış benim afyonummuş; o beni bırakana kadar dalışı
bırakmak yok!
Bunu çok iyi anladım...
bu yaşam biçimini seçenlerde aynı duygular , yüreğine sağlık, geçmiş olsun ... yazan Hamsi kafa grubu üyesi :)
YanıtlaSilSağol varol; denize tutkun olanları denizden ayırmasın cenabı Allah...
YanıtlaSil