Memleketin altı sanki bir şifa deposu. Kazmayı nereye
vursanız, faydaları saymakla bitmeyen sular fışkırıyor. Öyle şanslı bir
coğrafyada yaşıyoruz ki nereyi delseniz topraktan şifası dillere destan bir
pınar kaynıyor. Bazen kuyu açmaya bile gerek kalmıyor, zira yolunu bulan şifalı
su kendiliğinden yeryüzüne çıkıyor. Yerin derinlerinden gelen mineralli suyun
sodaya dönüşmesi için biraz karbondioksit katmak yetiyor.
Soda, hazımsızlığın cankurtaranı. Yemeği fazla mı
kaçırdınız, hemen açın bir soda dikin kafaya. Çok geçmeden gökgürültülü bir
geğirme sağnağı başlar ve ohh işte rahatladınız.
Toprağın derinlerinden kaynayan şifalı suları asırlardır
şişeliyoruz. Kaynağın uzağında yaşayanlar da anlata anlata bitmeyen faydalardan
nasiplensin ve ticaretin çarkları dönsün diye yapılan şifa tacirliği asırlardır
sürüyor.
***
Boğaz’ın derinlerinde gezinirken en sık karşılaştığım
şişeler arasında soda şişeleri de var. Günümüzün soda şişelerini ayırmak
kolaydır; seri üretimin başdöndürücü hızı yüzünden tekdüzeleşen tasarımları,
cama sıvanmış ve denizin etkisiyle giderek silikleşmeye başlamış marka
baskıları hemen ele verir modern camları. Bunlara elimi bile sürmem. Eski bir
alışkanlığın, içip bitirdiysen at denize kurtul elindekinden davranışının hâlâ
sürmekte olduğunun izleri dipte oraya buraya saçılmış halde çıkarlar karşıma.
Peşinde olduklarım asırlık markalardır.
Yine bir gece Paşabahçe Koyu’nda dalarken, kuzeyde Hünkâr
Kasrı’nın kıyısına doğru ilerliyordum dipte. Biraz ürpertici olsa da tek başıma
yaptığım gece dalışlarını çok severim. Deniz sessizdir, kıyı sakindir. Hayat
muhasebesi yapmak için dört dörtlük bir sığınaktır gece denizinin karanlık
suları.
İşte yine böyle bir gece kaçamağında dibi eşelerken
bulmuştum KIZILAY’ın AFYON KARAHİSAR MADEN SUYU şişesini. Anadolu’nun bu şifalı
pınarının sularını taa Frigler’den beri kana kana içiyoruz. Afyon’da yeryüzüne
çıkan Kızılay kaynak suyu –tabi asırlar önce muhtemelen başka bir adı vardı-
M.Ö. 1200’lerden beri şifa dağıtıyor olsa da şişelere doldurularak memleketin
dört bir yanına dağıtımı 1926’da başlamış. Beykoz’un derinlerinde bulduğum
zümrüt yeşili şişe de ilklerden biriydi. Üzerinde hem yeni Türkçe’yle hem de
Fransızca yazılı markası şişe üflenirken kalıba konan “baskı plakası – embos
plate” ile sıcak ve yumuşak cama asla silinmeyecek bir şekilde darbedilmiş.
Harflerin keskin hatları denizin derinlerinde zamana inatla direnmiş.
Günümüzde piyasada bulunan birçok sodanın üretim
geçmişlerinde böyle güzel ve emek dolu şişeler var. SARIKIZ ALAŞEHİR ve KUZULUK
maden sularının ilk dolum yapılan şişeleri de KIZILAY şişesi gibi baskılı ve
iki lisanlı markalarıyla göze çarpıyor. SARIKIZ’ın amber rengi şişesini Beykoz
Onçeşmeler’in açığında bulmuştum. KUZULUK’un su yeşili şişesi ise Üsküdar’daki
kurşun arayışının keyif veren ganimetiydi.
***
Bugün market raflarına baktığınızda yerli ve milli
sodalarımızın yanında ecnebi markalarını da görüyoruz. Ancak ithal sodaların
çarşı pazarda arz-ı endamı bugüne has bir durum değil. Osmanlı devrinde de
yabancı sodalar içiliyormuş, en azından bunları almaya gücü yeten zenginler
tarafından. Zenginler diyorum, zira bu sodaların şişelerini çoğunlukla, Beykoz
Yalıköy’den İncirköy’e kadar uzanan sahildeki eski kalantor yalıların açığında
buldum.
Cam şişe yerine seramik testilere doldurulmuş olan FACHINGEN
ve CARLSBADER MINERALWASSER HEINRICH MATTONI, Yalıköy’den başlayıp güneyde
Abraham Paşa Yalısı’nın önlerine kadar uzanan sessiz ve derinden gezintilerin
ödülleriydi. Ortalama 20 m derinde yaklaşık 1 km devam eden, uskur sesiyle
kabarcık fokurtusundan başka ses duymadığım, balıkların yoldaşlık ettiği
gezilerimde aldığım keyif bir başkadır. Hele bir de güzel şişeler ve markalar
bulduysam gezintinin keyfi daha bi’katmerlenir.
FACHINGEN, Almanya menşeeli bir marka. Şirket 1742’de
kurulmuş ve 1746’da üretime başlamış. Pişmiş topraga darbedilmiş marka mührü
ise 1806 ve 1836 tarihleri arasında kullanılmış. Bir Çek markası olan
CARLSBADER MINERALWASSER HEINRICH MATTONI sodası ise, ulu önder Atatürk’ün de
bir dönem kaldığı meşhur Karlsbad Kaplıcaları ile aynı kaynaktan besleniyor.
Kral Karl’ın (Charles) kurduğu bu kaplıca-kaynağın ilginç bir hikâyesi var:
Vaktiyle derisinde yaralar çıkan kral, bir türlü derman bulmayan derdi
esrarengiz bir kaynaktan getirilen suyla iyileşince, başkaları da bu şifadan
yararlansınlar ister ve Karl’ın Hamamı anlamına gelen Karlsbad’ın (Karlovari)
temeli atılır. 2005’te kaynağın sularından yerinde tatma şansım oldu. Aşırı
mineralli tadı biraz ağır gelmişti bana. 1873 tarihli CARLSBADER MINERALWASSER
HEINRICH MATTONI testisinin üzerindeki aslanlı sembol, bir marka değil de sanki
asalet alameti. Ee, bir kralın temellerini attığı kaynaktan beslenen bir
markaya da böyle bir sembol yaraşır.
***
HUNYADI JANOS adını belki tarih kitaplarından hatırlarsınız.
Macarlar’ın ulusal kahraman olarak yücelttikleri HUNYADI JANOS, II. Murad ve
Fatih Sultan Mehmet devirlerinde Osmanlı ordusuna karşı verdiği savaşlarla
tarihe geçmiştir. 1456’da Belgrad kuşatması sırasında vebadan ölen HUNYADI
JANOS, Macarlar’ın ulusal kahramanı olduğu gibi, en tanınan soda markalarından
birisinin de markasıdır. Andreas Saxlehner tarafından 1863’de kurulmuş olan HUNYADI
JANOS’un koyu yeşil şişesini de Beykoz Onçeşmeler’in açığında bulmuştum.
Şişenin yüzeyi sadedir ve kabartma markası tabanındadır.
Kabasakal Koleksiyonu’ndaki en sıradışı soda şişeleri ise
İngiltere ve İrlanda menşeelidirler. İngiliz malı PURTS CELEBRATED DOUBLE SODA
WATER’ın altı sivri şişesi tam manasıyla bir usta işidir. Şişe
sınıflandırmasında “torpil şişe – torpedo bottle” olarak adlandırılan bu nadide
parçayı 9 Kasım 2013’de İncirköy’ün açığında bulmuştum. Af buyurun biraz koç
yumurtasını andıran şekliyle kolayca ayırdedilen şişe, dalışın sonlarına doğru
bir kayanın altını eşelerken çıkmıştı ortaya. Bir asırdır gömüldüğü çamurda
şans eseri en ufak bir hasar görmemişti. Böyle el değmemiş parçalara rastlamak
zordur. İçip bitiren paşazade artık neye kızdıysa epey uzağa fırlatmış kıyıdan.
Belli ki önce çamura düşmüş ve sonra yamaçta yuvarlana yuvarlana kayanın
altındaki sığınağına girmiş. Çevresine atılan tonoz çapalarından başka türlü
kurtulamazdı yoksa. PURTS CELEBRATED DOUBLE SODA WATER, Londra’da 13st Saint
Mary Hill’de üretilmeye başlanmış. 1860’ların sonuna tarihlenen şişenin üzerine
markayla birlikte bu adres darbedilmiş.
İrlanda menşeeli ROSS BELFAST’ın şişesi de nadide
parçalardan. Silindir şeklindeki gövdenin alt ve üst tarafı yarım küre
şeklindedir ve “kabarık dudaklı yuvarlak dipli – round bottom blob top” şişe
olarak adlandırılır. Belfast şehrinde William Caddesi’nde 1863’te üretime
başlamıştır. 5 Ağustos 2014 gecesi Beykoz Yalıköy’de bir çapanın dibinde
bulmuştum ROSS BELFAST şişesini. Oldukça maceralı geçen bir gece dalışının son
dakikalarında dekompresyonu tamamlamak için beklerken yine elim rahat durmadı
ve dibi eşelemeye başladım. Adeta bir son dakika sürprizi gibi çıkmıştı
karşıma, bir asırdır derinlerde uyuyan bu nadide parça.
***
Bazı yazıların sonu nedense bir türlü gelmez. Bu yazı da
biraz öyle oldu galiba. Belki de sodayla ilgili olarak belirgin bir hatıram
olmadığı için bu yazının sonunu bağlayamıyorum. Ne yapalım bu seferlik böyle
olsun. Tadını sevmeyenler ya da yavan bulanlar için artık farklı tadlarda
sodalar üretiliyor olsa da, şifanın asıl kaynağı yeryüzünün derinlerinden
kaynıyor. Geçmişin karanlığında unutulup gitmiş markaları bulmanın yolu da
derinlerden geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder