Belki de sadece kendi gözümüzden görmekte direttiğimiz için, denizlerin başına gelen onca ekolojik felaketi görmezden geliyoruz.
Denizi, sömürülesi bir kaynak, atıklarımızı kabullenmeye mecbur bir çöplük olarak görmekten bir türlü vazgeçmiyor çoğunluğun gözleri.
Derinlerdeki yaşam gözden uzak olduğu için, çoğumuzun gönlünde bir yer sahibi değil. Tezgahta gördüğü balıktan başkasını tanımayan, süngeri, mercanı bilmeyen, yosuna ot deyip geçen çoğunluk için deniz sadece yüzeyden ibaret. Çöpler yüzmüyorsa mesele yok, dipler kimin umurunda?
***
Daha çok balık tutma hırsı... Daha çok petrol çıkarmak için, deniz tabanında daha fazla kuyu delme hırsı... Daha kalabalık sahil yerleşimleri kurmak için, kıyıları hergün biraz daha doldurma hırsı...
Hırslarımız bitmek bilmiyor!
Çıkar hırsıyla körleşen gözlerimiz, can çekişen deniz yaşamını görmekten aciz...
Belki de balıkların gözlerinden derinlerdeki yaşama bakmayı denemeliyiz artık. Ürkek, yılgın, yorgun gözlerdeki çaresizliği görmenin zamanı geldi de geçiyor.
Derinlerde sebep olduğumuz kıyımların, kirlenişlerin, yok oluşların ve daha bir çok felaketin çaresizliğiyle gölgelenmiş gözler, sanki ortak bir çağrı yapmak ister gibi bakıyor karşılarına çıkan her insana.
Her balık, kendi felaketimizin yaklaştığını anlatmak ister gibi...
***
İnsan, evine bakar gibi bakmalı denize. Düşünmeli, acaba bu paslı teneke salonun ortasında dursa hoşuma gider miydi diye? Sormalı kendine, cam kırıklarının, kamyon lastiklerinin arasında yaşamayı isteyip istemediğini?
Balıkların gözleri, denizin gözleri aslında.
İnsanoğlunun vurdumduymazlığını şaşkınlıkla izliyor o gözler...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder