25 Eylül 2018 Salı

BUGÜN DALMASAM OLUR MU ACABA?


Dalmayı öğrenmek ve dalgıç olmak, aynı gibi görünen ama birbirlerinden siyahla beyaz kadar farklı olan iki ayrı yoldur. Birinci yola sapmak için insanın heveslenmesi, meraklanması, ruh ve beden olarak farklı bir dünyanın insanı olmaya uygun olması yeterlidir. Eğer bu şartların tümünü karşılayan bir bireyseniz, bugün itibarıyla azımsanmayacak bir sayıya ulaşmış olan dalış kurslarından birine kayıt yaptırır, kurs düzeyinin gerektirdiği pratik ve teorik eğitimleri tamamlar, yazılı ve uygulamalı sınavları başarıyla atlattıktan sonra dalıcı olursunuz.

Bundan sonra ilerlemek – daha yetkin bir dalıcı olmak – ya da olduğunuz kadarıyla yetinmek size kalmış. Denizde geçen 30 senede hâlâ başlangıç düzeyinde dalıcı olup da binlerce dalışı olan, belgesine bakıp “daha acemiymiş” deme yanılgısına düşebileceğiniz ama deneyimi karşısında şapka çıkarılması gereken birçok dalıcıyla karşılaştım. Bu dostlar belge avına çıkmak, kartlığa bir tane daha bröve sıkıştırmak için koşturmaktansa, bol bol dalış yapmayı, denizi bir yaşam sığınağına dönüştürmeyi tercih etmişlerdi. Buna rağmen onların dahi neredeyse çoğu hâlâ birer dalıcıydı ve dalgıç olmak için bambaşka bir eğitimden – ruhsal bir şekillenmeden – geçmeleri kaçınılmazdı.



Çoğu neşeli ve keyfekeder birer dalıcı olarak kalmayı tercih ettiler ve adeta demir leblebi olan, her adımı insanı zamanla tükenmenin eşiğine getiren güçlüklerle inşa edilmiş zorlu ruhsal şekillenme yoluna sapmadılar. Bu onların tercihleriydi, yargılamak bana düşmez.

***

Ruhsal şekillenme süreci, bazen göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşen, bazen yıllar alan, dalışın doğasından kaynaklanan tüm zorluklara gönüllü olarak boyun eğmenin öğrenildiği bir alışma faslı olarak da özetlenebilir. Fakat bu özetlemenin perde gerisine bakıldığında bambaşka bir olgunlaşmanın yaşanmakta olduğunu görürsünüz.

Çoğu zaman dalgıcın “bugün dalmasam da olur” deme şansı yoktur. Keyfekeder dalıcıyı hayatını kazanmak için düzenli olarak dalmaktan başka seçeneği olmayan dalgıçtan ayıran en önemli fark muhtemelen bu zorunluluktur. Dalıcıyı zamanla dalgıca dönüştüren ruhsal şekillenme yolculuğundaki muhtemelen en zorlu aşama, dalgıcın bu zorunluluğu kabullenmesi ve hayatının sıradan bir gerçekliği olduğuna kendisini alıştırmasıdır.



Hayatını denizden kazanan bir dalgıç, koşullar ne olursa olsun dalmanın bir yolunu bulmalıdır. Dalamadığı gün cepten yer. O gün kâr etmemiş olsa bile günü kurtarmalıdır. Her zaman ve her koşulda dalgıç suda olmalıdır. Mazeretlere sığınmak, bahaneler aramak, her sabah tazelenen bir enerjiyle tekrar tekrar derinlere doğru yola çıkmaktan alıkoymaya başlar dalgıcı. Bahaneler dalgıcın derin karanlıkla arasındaki bağları zayıflatır ve en sonunda koparır. Derinlerden kopan dalgıç bir daha kolay kolay bağlanamaz oraya.


***
Toplayıcı dalgıcın bedeni çok zorlanır. Üşür, yorulur, tükenmenin sınırına gelir. Dip zamanının her saniyesi eninde sonunda bir sabır sınavına döner. Titrer, uyuşur, bir an önce sudan çıkmaya can atar. Kafasında tehlike çanları çalarken, havası ve dip zamanı hızla azalırken toplayıcı dalgıcın aklı karışmaya başlar. Artık takatinin sınırına gelip dayanmıştır. Şimdi ne yapmalıdır? Çıkmalı mı yoksa kalmalı mıdır? Torbasını doldurabildiyse mesele yok, dönüş yolculuğuna hızla başlayabilir. Fakat elinde yarım yamalak dolmuş hatta hiç dolmamış bir torba varsa dalgıcın aklı çaresizce bocalar.



Ruhsal şekillenmesi kusursuz gerçekleşmiş bir dalgıç için böyle zor anlarda – ölüm kalım anlarında – vermesi gereken kararlar adeta düşünsel bir refleks gibi kendiliğinden gerçekleşir. Geçmiş deneyimlerden beslenen bu refleks çoğu zaman dalgıcın koruyucu meleği oluverir. Bu melek onu dönüş yoluna yönlendirirken kulağına fısıldamayı da ihmal etmez: “Yolunun üzerine çıkanlarla idare et, bu seferlik böyle olsun. Hayatta kal, bakarsın yarınki kısmetin dünün zararını da karşılar.”

Toplayıcı dalgıç için her günün, her dalışın kazanç garantisi yoktur. O, artık kanına işlemiş olan bir alışkanlıkla, düne takılmadan yola çıkmak ve yeniden başlamak zorundadır. Çünkü dalgıç olmak kabullenmek ve alışmaktır; her şeye rağmen her gün inatla derinlere karışmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder