18 Eylül 2018 Salı

UMUDUN PEŞİNE DÜŞMEK


Derin karanlığın belleği yoktur. Dalgıcın ne sevincini ne de hüznünü hatırlar. Hatırlamak şöyle dursun önemsemez de. Gülmüşsün ya da ağlamışsın “-bana ne...” der gibidir dalgıç dipte soğuk terler dökerken.

Merhametsiz olmasa da sevgiyle dolup taştığı da söylenemez dipte ekmeğini arayan dalgıca karşı. Yorulmak bilmeden çabalayan denizoğlunu sanki hep sınamak ister, ona yaşattığı onca zorluk yetmezmiş gibi. Aynı sevinci arka arkaya yaşatması çok ender sunduğu bir ayrıcalıktır. Günlerdir sabırla, inatla dibi karış karış aramasına rağmen çuvalına hayal kırıklığından başka bir şey dolduramamış olan ve çaresizce vazgeçmenin eşiğine gelen dalgıca karşı birden bire öyle eli bol davranmaya başlar ki günlerdir küfrettiği talihinden özür diler, cilve üstüne cilve yapar denizoğlu.



Aslında derin karanlık ne cömerttir ne de cimri. Sadece sınav şekil değiştirmiştir. Yokluğun yerini bolluk almıştır ve onun da ne kadar devam edeceği belli değildir. Su akarken küpünü dolduran, kışı yazdan düşünen dalgıç belki biraz rahat nefes alır ama çoğu zaman bu bereket sağnağı uzun sürmez. Yılların birikimiyle dolan kasa boşalmaya görsün, dalgıcın zihninde pusuya yatmış olan o bildik korku vakit kaybetmeden ortaya çıkıverir. Eli boş çıkma, eve eli boş dönme endişesi ile dalgıç yine kendisini zorlamaya başlar. Her ne pahasına olursa olsun çuval dolmalıdır. “Bir daha derine dalmam!..” diyen dalgıç işte böyle unutur yeminini, yeni yerlerde daha derinlerde arar kısmetini. Ne de olsa rızkı veren Allah’tır ve dalgıca düşen her koşulda onu aramaktır.

Kısmetini arayan dalgıcı, nedendir bilinmez, tuzağa düşürdüğü de olur derin karanlığın. Bu tuzak bildiğiniz tuzaklara benzemez. Ne çukura ne de çelikten kapana ihtiyacı vardır. Dalgıcın korkularından, beklentilerinden, umutlarından, zihnine yerleşmiş sayısız düşünceden ve duygudan aldığı ilhamla kurar tuzağını derin karanlık. Midye, sünger, salyangoz, hurda artık aradığı her neyse onu dalgıca gıdım gıdım buldurarak ona zaman kaybettirir. “Burada bir şey yok, başka yere bakmalı...” diyen ve yer değiştirmeye hazırlanan dalgıcın karşısına aradığından bir parça çıkarıverir bir anda. Umutlanmaya her an hazır olan deniz emekçisi özenle hazırlanmış olan bu zokayı yutar çoğu zaman.



Derinlerde kurşun ararken, umutla yemlenmiş olan zokayı ben de yuttum çoğu zaman! Yutmak zorunda kaldım desem daha doğru ifade etmiş olurum aslında. Daha demin her çabamı boşa çıkaran karanlık dip birden bire kurşun kusmaya başlar kara çamurun içinden. Az önce verdiğim tüm kararlar – yer değiştirmek ya da dalışı bitirmek – artık geçersizdir. Tüpümün yarı yarıya boşalmış olması, uzayan dip zamanı ya da sebep her neyse, aklımdan çıkıp gitmiştir artık. Görünmeyen bir zincir ayaklarıma dolanırken, ansızın ortaya çıkan bir avuç kurşun demir gülle gibi prangalar beni dibe. Artık tuzak tamamlanmıştır.

Zaman geçerken arayış hızlanır. Dalgıç tuzağa düştüğünün farkına varır varmasına ama dipten eli boş çıkmamak için görmezden gelir düştüğü tuzağı. Kelle koltukta bir yarış başlar akrep, yelkovan ve dalgıç arasında. Kalan zamanda hiç olmazsa o günkü zararını telafi edecek kadar çuvalını doldurmak umuduyla dibi eşelemeye, kesmeye, koparmaya ve toplamaya devam eder.

Bu arayış kesinlikle açgözlülük değildir! Olsa olsa, bir anlığına tazelenen ve çoğu zaman saman alevi gibi parlayıp sönen umudun peşine çaresizce düşmektir.

https://youtu.be/O-3xgKqN2g4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder